Rus halkı, Osmanlı İmparatorluğuna savaşın ilan edildiği Manifesto’yu büyük bir çoşkuyla karşılıyor. Bu doğrultuda hastane ve revirler kurup sıhhi trenler ve birlikler organize eden başta doktorlar olmak üzere, Rus aydınları ön saflarda yer alıyor. Osmanlı-Rus savaşının ilan edilmesinin hemen ardından orduya 1600 doktor ve 3000’nin üzerinde hemşire katılıyor. İlkdefa da bu savaşta 780 sıhhi yardımcı personel yer alıyor.
Geçici olarak Sağlık Hizmetleri Dairesinin başına Bulgaristan’a gelen dünyaca ünlü cerrah uzmanı Nikolay İvanoviç Pirogov geçiyor. Kendisi 67 yaşında olmasına rağmen hem yaralıları muayene ederek yüzlerce yaralı Bulgar ve Rus askerinin hayatını kurtarıyor, hem de askeri hastanelerin organizayonunu üstleniyor.
Cerrah uzmanı Pirogov’un yanısıra Rusya’nın en büyük üniversitelerinden yaklaşık 300 profesör, doçent, asistan ve yardımcı doktor, tek sözle 300 beyaz önlüklü orduya katılıyor.
Bulgaristan’da Rus sağlık görevlileri yeni tedavi metodları uyguluyorlar. Mesela Profesör Kolomnin ilk defa arteryal kan transfüzyonları gerçekleştiriyor, Profesör Botkin bulaşıcı sarılık hastasını tespit ediyor. Pirogov ise dünyanın ilk alçı sargıyı yapıyor.
Yaklaşık 3000 Rus kadını, evini ailesini arkada bırakarak hemşire, feldşer (sağlık görevlisi) veya doktor olarak orduya eşlik ediyor. Onlar savaş alanında, revirlerde, tifo hastanelerinde çalışıyor. Söz konusu kadınlar arasında Rusaristokrat temsilcileri de bulunuyor. Mesela Prens Dondukov – Korsakov’un kızkardeşi prenses Mariya Mihaylovna Golitsina, Kont (Graf )İgnatiyev ’in kızı Ekaterina İgnatiyeva, her Bulgar için “Ben tüm kalbimle Bulgaristan’a aitim” şeklindeki çok değerli sözlerin sahibi Barones Yuliya Vrevskaya da bunlar arasında. Kendisi Ocak 1878 yılında Byala şehri yakınlarındaki revirlerden birinde tifo hastalığına kurban oluyor. Bunun dışında daha 50 kadın sağlık görevlisi bu savaşta hayatını kaybederken, 90 hemşire de tifo hastalığına yakalanıyor.
Osmanlı- Rus Savaşına Rus meslektaşlarının yanısıra Rus ve Romen Üniversitelerde eğitim görmüş Bulgar doktorları da katılıyor. Onların birçoğu Rus Ordusundaki Bulgar Gönüllü Asker Birliklerine katılıyor, diğerleri ise özgürlüğüne kavuşan topraklarda hastaneler kuruyor. Bunlar arasında Konstantin Bonev, Sava Mirkov ve Konstantin Vezenkov da var. Hepsine kahramanlıklarından dolayı Rusya İmparatorluğu nişanı veriliyor. Savaşın başında birçok Bulgar kadını, yaralı ve hasta askerlere yardım etmek amacıyla hastanelere ve revirlere baş vuruyorlar. Bunlar arasında Ruse’den Baba Tonka’nın (Tonka Nine) kızı Petrana Obretenova da var. Yaralı askerlerin yardımına at arabalarını koşarak yaralıları Rus Ordusu revirlerine taşıyarak yerli Bulgar halkı da katılıyor. Kotel halkı iki ay boyunca oradaki revirin tüm ihtiyaçlarını karşılarken 1000 Bulgar, Şipka tepesinden yaralıları revirlere taşıyor. Tuna boyu şehri Sviştov’ta yaklaşık 50 Bulgar evine 3000 yaralı yatırılıyor.
Genelde savaş tarihlerinde askeri taktikler, kahramanlık ve zafer örneği olarak ön plana çıkarılıyor. Ancak çatışmaların arasında sanki “beyaz önlüklü” isimsiz savaşçıların sessiz kahramanlığı unutuluyor. Bugün Sofya’nın merkezinde dev kestane ağaçları ve güller arasında büyük bir anıt bulunuyor. Bu da, Osmanlı-Rus savaşında hayatını kaybeden askeri hekimlerinin anısına kurulan Doktorski Pametnik (Doktor Anıtıdır), ki bu anıt Avrupa’da tek olup üzerinde hayatını kaybeden 531 tıp çalışanın isminin yazılı doğal taş bloklarından oluşuyor. Her yıl 3 Mart arifesinde Sofyalılar ve başkentin misafirleri gelip çelenk ve çiçek getiriyorlar ve saygı duruşunda bulunuyorlar.
Fotoğraflar: arşiv
Çeviri: Şevkiye Çakır
İnsan, Cenab-ı Allah tarafından yaratılmıştır. Bu yaratılışın ilk faslı ruhlar aleminde, elest bezminde gerçekleşmiş, ikinci faslı cennette yaşanmıştır. Devamı ise dünyada yaşanmaktadır. Varlığını yeryüzünde sürdüren insanın genetiğinde yaratılış..
İslâm dini insanın bütün hayatını kuşatan itikadî, fıkhî ve ahlâkî normlar bütünüdür. Hatta İslâm dinî sadece dünya hayatıyla sınırlı olmayıp dünya ötesi, ahiret hayatı ile ilgili konulara da taalluk etmektedir. İnsan, ömrü boyunca her an bir şeyler..
Şükür, insanın fıtratından gelen, yani doğal özelliklerinden biridir. Yapılan iyiliğe, verilen nimete değer vermek, kadirşinaslık göstermek ve bunu bir şekilde şükran ve teşekkür ile dile getirmek anlamına gelen şükür, nankörlüğün zıddıdır. Zira nankörlük,..