Pirin’in doruğu- Vihren tepesini fethetmek kendinize bağıslayabileceğiniz güzel bir hediye olabilir. Turistlerin izlediği her iki yol rahat sayılır. Fakat dağcılık alışkanlığı olmayanlar için onları tırmanmak hiç de kolay değil. 2914 metre yükseklikten aşağıları izlemek mühteşem bir duygu olmalı. İyi hava şartlarında oradan Akdeniz kıyılarının bile görüldüğü söyleniyor. Bazı cesurlar var ki, geceleri düşen yıldızlar ve gökyüzündeki ışık oyununu izleyebilmek için tepede konaklayıp, bütün gece orada kalıyorlar. Elbet bu sadece yazları mümkün.
© Fotoğraf: Albena Bezovska
Ülkemizde en güzel dağ tepesi olarak ün kazanan Vihren, Rila’da 2925 metre olan Musala tepesinden sonra en yüksek dağ noktasıdır. Pirin'in en yüksek tepesi Vihren, deniz üzerinden 2 914 metresiyle Balkanların 4. tepesidir. 2 600 metrenin üzerindeki daha 60 tepe, dağın Alp türünü belirlemektedir. Pirin Ulusal Parkı 'nın Kuzeyinde bulunan hayvan ve bitki türleri UNESCO Dünya Doğa Mirası koruma listesinde bulunmaktadır.
© Fotoğraf: Albena Bezovska
Deneyimli dağcılar Vihren tepesini yılın her mevsiminde fethedebilir. Sıradan turistler temmuz ile eylül arasında Vihren tepesine tırmanabilir. Orada günün uzunluğu 12-15 saat. Tepe tamamen ak mermerden, dik kyalarla çevirili. Onun eski adı “Yeltepe” imiş. Onun etrafında yaz, kış rüzgarlar dans ediyor ve bundan dolayı da bu adı verilmiş. Eski bir efsaneye göre tepenin tam doruğunda Slavların ana tanrısı yıldırımların çarı Perun’un mermer tahtı bulunurmuş. Bunun sonucu da dağın adına Pirin denmiş.
© Fotoğraf: Albena Bezovska
En yakın kasaba Bansko tatil köyüdür. Spor, kış turizmi, kayak ve istirahat cenneti olarak bilinen kış sayfiyesi Bansko tercih edilen bir tatil güzergahı. Bansko’da birçok teleferik var, ancak hiç biri Vihren yakınından geçmiyor. Dolayısıyla tepeyi fethetme gibi niyetiniz
© Fotoğraf: Albena Bezovska
varsa, önce “Bınderitsa” veya “Vihren” dağevine kadar olan yolu göze almalısınız. Orada konaklama ve yemek fırsatınız olacaktır. Tam bu noktalardan da tepeye kadar uzanan rota başlamakta. Sabah erken saatlerde yola çıkmak tavsiye edilir. “Vihren” dağevinden başlayan yol biraz daha rahat, kolay ve kısa sayılır. Bansko-“Vihren” evi arasındaki mesafe 18 km., oradan da tepeye üç buçuk saatte tırmanabilirsiniz. Geri dönüş da aynı güzergahtan gerçekleşiyor.
“Bınderitsa” dağevinden tepeye tırmanmak daha çok zaman ve efor gerektirir. Orada yol bir buçuk saat uzayacaktır. İnanılmaz manzaralı yolun kenarı asırlık ağaçlarla kaplı, Vihren tepesine giden yol ise işaretlenmiştir. Rakımın değişimiyle, çevredeki ağaç ve bitki örtüsü de değişmektedir. Yaz aylarında çok farklı dağ çiçeklerine rastlayabilirsiniz, küçük dağ keçileri de var. Küçük ve Büyük Kazan mevkiilerinden geçen yol, manzarasıyla büyülüyor. Küçük Kazan tepesi 2 200 metre yükseklikte, yeşil çimen ve çiçeklerle kaplı.
© Fotoğraf: bg.wikipedia.org
Turistler bu mevkide biraz istirahat edebilir. Daha sonra da Büyük Kazan tepesine doğru yola koyulur. Onun yüksekliği 2 400 metre. Tamamen taşlık olan mevki, Vihren ve Kutelo tepesinden sıyrılıp, düşen kaya parçalarıyla kaplı. En zor tımanma yolu da Büyük Kazan’dan Vihren’e kadar. Stenata- Duvar kayasında yazın, kışın kar var. Bazı yerde yol, patika bile yok. Mermer de bazı yerlerde çok kaygan ve tehlikeli. Farklı açılardan bakıldığında Vihren bir piramite benziyor. Tepesinde ise bir kişi dinlenecek kadar yer var. Herşeyden önce muazzam manzara tüm yorgunluğa değer.
© Fotoğraf: arşiv
Dönüş yolunda da “edelvays”-aslan pençesi adlı nadir dağ çiçeğine rastlayabilirsiniz. Bansko’ya vardığınızda ise bir kadeh güzel kırmızı Bulgar şarabı yorgunluğunuzu alabilir. Ayrıca dönüşte, Bulgaristan’ın ve dünyanın en eski çam ağaçlarından olan “Baykuşevata mura”- Baykuş çamını da görebilirsiniz. 26 metre yüksek ve sekiz metre çapında olan çam ağacı tam 1 300 yaşında.
Türkçesi: Sevda Dükkancı
1889 yılında Bulgar Prensi Ferdinand, sarayın salonlarında Bulgar ve tropik kuşları, memeli hayvanlar ve kelebeklerden oluşan kişisel koleksyonunu sergiledi. Böylece bugün Milli Doğa Bilim Müzesi olarak bilinen ilk Bulgar müzesinin temelleri..
Bulgar sporu zengin bir tarihçeye sahiptir. Bunu Sofya’da bulunan Spor Müzesi’nde teşhir edilen onlarca spor aleti ve ünlü yarışmacılarımızın ganimetleri ortaya kouoyor. Geçen yüzyılın 60’lı yıllarında kurulan müzede uzun yıllardır çalışan Katya..
İskır nehrinde kayalık bir tepe üzerine yerleşmiş Mezdra Kalesi arkeolojik tesisi binlerce yıllık tarihi içinde saklıyor. Mezdra yakınındaki kale, Tuna Ovasını Sofya vadisi, Doğu ve Batı Bulgaristan ile bağlayan önemli kavşakta bulunmaktaymış...