Bulgar devrimci, şair ve devlet adamı Stefan Stambolov’un doğumunun 160. yıldönümü kaydediliyor. Kendisiyle ilgili değerlendirmelerin ne kadar da çelişkili olsa da bir şey tartışılmazdır. Bulgaristan’ın Başbakanı olduğu zamanda Stefan Stambolov, Bulgaristan’ın modern Avrupa gelişiminin yolunu çizdi. O sıralarda Fransız “Figaro” gazetesi “Stambolov Bulgar enerjisinin simgesidir” diye yazdı.
Veliko Tırnovo’daki “Az. Az. Kiril ve Metodii” Üniversitesi’nden Prof. Milko Palangurski’ye göre dünya tarihinde çok az kişi Stambolov’un biyografisine sahip olabiliyor. Kendisi, çok kısa süre içerisinde imparatorluklar ve devletler devirme imkanı olan az kişilerden biridir. Ve tüm bunlar sadece 41 yıl süren bir yaşamda olup bitmiştir.
Prof. Milko Palangurski konuyla ilgili olarak şunları anlattı:
“Stefan Stambolov 31 Ocak 1854 tarihinde Veliko Tırnovo’dan olan ve kendi küçük işi olan sıradan bir ailede dünyaya geldi. 1877 yılına kadar, yani sadece 23 yıl içinde Stefan Stambolov kilise harekatına katıldı, Odesa İlahiyat Fakültesi’nde biraz okuduktan sonra devrimci eylemleri yüzünden oradan kovuldu. Arkasından devrim komiteleri kurucusu Vasil Levski’nin davasının devamcısıdır. 1875 yılında Osmanlı Egemenliği’ne karşı Stara Zagora Ayaklanması’nın, 1875 yılındaki Nisan Ayaklanması’nın öncülüğünü yaptı. 1877 ile 1878 yılları arasındaki Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Stambolov Bulgar istihbarat ağına katıldı ve savaşın Ruslar için başarılı olması için Rus ordusuna yardım etti. 24 yaşındayken Stambolov, 1879 yılında Bulgaristan’ın Osmanlı Egemenliği’nden kurtuluşundan sonra ilk Bulgar parlamento olan kurucu meclisin kapıları yanında duran figürdür. O zaman Stefan Stambolov, milletvekili olmak ve Anayasa’nın hazırlanmasına katılmak için gerkli yaşta değildi.”
Ama aslında Stambolov, Bulgar milletveillerinin büyük bir bölümünün yeni Bulgar devletinin temellerinin kurulmasındaki çalışmalarını etkileyecek kişidir.
Prof. Milko Palanagurski şunları da açıkladı: “Stefan Stambolov, bir Bulgar toplum adamının olabildiği her şey olmuştur. Kendisi, siyasi parti lideri, milletvekili, en uzun yıllar bu görevde kalan Bulgaristan’ın başbakanlarından biri olmuştur. Stambolov, sıkı disiplin ve Bulgar parlamentosuna anayasal davranışı, bundan başka Prens Battenberg ve Prens Ferdinand olmak üzere iki monarşi temsilcisine kendi iradesini aşılamayı başardı. Stefan Stambolov, en güçlü siyasi partilerden birini yaptı ve Bulgaristan’ın başbakanı olarak sosyal, ekonomik ve siyasi modernizasyonunun temellerini atmayı becerdi.”
Stefan Stambolov’un Bulgaristan başbakanı olduğu zamanda Bulgar devletinin temelleri atıldı. Prof. Palangurski’ye göre o zaman şimdiye kadar çalışan kurumlar kuruldu. Bu, Bulgaristan’ın Avrupa devleti olarak kaderini belirledi. Başbakanlığı sırasında Bulgaristan Devlet Demir Yolları’nın temelleri atıldı, liman inşaatına başlandı, Sofya Üniversitesi’nin kurulmasına başlandı, Bulgar Postalar, Devlet Basım Evi kuruldu, ilk Bulgar Ticaret Fuarı yapıldı.
Prof. Milko Palangurski sözlerine devamla şunları söyledi: “Ülkemizin Avrupai çehresini bu kadar iyi bir şekilde temsil eden başka Bulgar başbakan yoktur. Stefan Stambolov zamanında yasalara uyuluyordu, polis, ordu, eğitim sistemi ve sivil ilişkiler gibi bütün siyasi sistemler düzgün işliyordu. Tüm bunlar bazen zorla yapılıyordu, öyle ki toplum bu doğrultuda işleyebilsin. Tam iktidarın bu zorla yapılan çalışmaları ama Stefan Stambolov’un karşıtlarını çoğalttı ve birleştirdi. Stefan Stambolov’un trajik sonu Temmuz 1895 yılında geldi. O zaman kendisi sokakta öldürüldü. Bugün anıtı başkent Sofya’nın merkezinde bir bahçede bulunuyor.
Çeviri: Rayna İvanova
Önümüzü aydınlatan hakikat ışığının doğması için zaman zaman fikrilerin çarpışması normal ve gereklidir. Zira insan düşünen bir varlıktır ve doğal olarak düşündüğünü de söyleyecektir. Herkes fikirlerini paylaşınca farklılıklar ortaya çıkacaktır..
İnsanoğlu dünyada birtakım zorluklarla hep sınanmış, sınanmaya da devam edecektir. İnsan hayatının hikmetlerinden birisidir imtihan. Bu hakikate işaret babında Cenâb-ı Allah, çokça okuduğumuz Mülk/Tebareke suresinin 2. ayetinde şöyle buyurmuştur:..
Her ne denli yaşarsa bir kişi, Âkıbet ölmektir onun işi... Böyle özetleyip sonuca bağlıyor şair insanın dünya hayatını. Ve insan, istese de istemese de bu hakikatle bir gün muhakkak yüzleşiyor. Bu büyük hakikatle yüzleşmeyi ve sonrasını şair Yayhya Kemal..
İslâm dini , insanın Yaradan Rabbi ile ilişkilerini düzenleyen kurallar bütünüdür. Bu kurallara genellikle ibadet kapsamında değerlendirilmektedir...
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.