Ülkemiz Bulgaristan'da demokratik değişikliklerin başlamasından bu yana çocuklar üzerinde uygulanan ve çocuklar arasında görülen şiddet olaylarında önemli ölçüde artış izleniyor. Çocuğu Esirgeme Ajansı verilerine göre geçen 2013 yılında örneğin bu tür şiddet olaylarına ilişkin alınan ihbarların sayısı üç bine yakındır. Genelde bu konu konuşulurken şiddetin sebebi olarak ülkedeki ve okuldaki duruma işaret ediliyorsa da 2013 yılında kayıtlara geçen olaylardan 1412'sinin çocuğa ailesi içinde şiddet uygulandığı olaylar olması, korkutucudur. Çocukların kendi aileleri içinde şiddete maruz kaldıkları olaylar en yaygın olurken, hemen ardından sokakta ve okulda yaşanan olaylar geliyor.
Bulgaristan'da çocuklar üzerinde şiddet olayları, 2000 yılında Çocuğu Koruma Yasası'nın yürürlüğe girmesi ile konuşulmaya başladı. Aynı yasa ile Çocuğu Esirgeme Ajansı kuruldu. Ajansın bünyesindeki "Çocuğa yönelik devlet politikası" Dairesi Başkanı Tsveta Antonova, mikrofonumuza şunları söyledi:
"Çocuğu esirgeme şubeleri, gerek yazılı olsun, gerek telefonla olsun adını belirten veya belirtmeyen kişiler tarafından verilen her ayrı ihbarı değerlendiriyorlar. Risk varsa önlemler alınıyor. Durum kritik ise de çocuk sosyal kuruluşlara yerleştiriliyor. Durumla ilgili mahkemeye de bilgi veriliyor ve mahkeme alınan önlemi onaylıyor" diyor Tsveta Antonova.
Çocukların şiddete maruz kaldıkları olaylar, sık sık ancak medyada haber olunca araştırılıyorlar. Bunun üzerinde genelde yetkililer çıkıp medyaya iddialı konuşmalar yapıyorlar, incelemelerin yapılması yönünde talimatlar veriliyor, bir iki ceza uygulanıyor ve olay bununla bitiyor... Bir sonraki şiddet olayı yaşanıncaya, başka bir çocuğun canı yanıncaya kadar...
Çocuklara şiddet uygulayan, dayakçı kişilerin profilini pedagoji uzmanı İva Triçkova'ya sorduk:
“Çocuklara şiddet uygulaya yatkın ve bu tutumu normal, hatta gerekli olarak gören büyükler, kendilerine güveni olmayan, psikolojik dengesi sağlam olmayan, kendilerini küçük gören kişilerdir. Büyük ihtimalle kendileri de çocukluklarında şiddet kurbanı veya aile içinde uygulanan şiddetin tanığı olmuş kişilerdir. Çocukken sık sık baskı altında tutuluyoruz, uslu olmaya mecbur ediliyoruz, sesimizi çıkarmadan boyun eğmeye zorlanıyoruz, ki bu da insan kişiliği üzerinde uygulanan bir nevi şiddettir".
Psikologlara göre saldırgan davranan çocuklar, iletişim kurma becerisinden yoksun, kendini kontrol edemeyen ve kendi kişilikleri ile ilgili yanlış fikileri olan çocuklardır. Diğerlerinin davranışlarını yanlış bir şekilde düşmanca olarak algılayan bu çocuklar münasebetsiz bir şekilde karşılık veriyorlar.
Çocuklar tarafından yine çocuklar üzerinde şiddet uygulandığında olaya tek anlamlı olarak yaklaşmak mümkün olmuyor, zira çoğu halde şiddet uygulayan çocuk da şiddet kurbanı olup desteğe muhtaçtır. Yani şiddet gören şiddet uygular türünden kısır bir döngü söz konusudur.
Ne yazık ki çocuklara öğretmenleri tarafından şiddet uygulanması olayları da yok değildir. 2013 yılında bu türden 48 olay tespit edildi.
"Bu tür olayların yaşanmaması için çocuklarla çalışan her yetişkinin psikolojik profili oluşturulmalıdır. Öğretim üyesi gibi sorumlu bir göreve duygusal dengesi sağlam olmayan, özgüven sahibi olmayan ve saldırganlığa yatkın olan kişilerin kesinlikle tayin edilmemesi gerekiyor, diyor İva Triçkova ve pedagoji personeli ile önleyici çalışmaların yapılması gerektiğini, mevcut problemlerin zamanında tespit edilmesi ve giderilmesi gerektiğini de ekliyor".
Biz, yetişkinlerin de bu tür olaylara karşı gösterdiğimiz tepki her zaman münasip olmuyor, oysa şiddet kurbanlarının zamanında tanınması son derece önemlidir. Ailesi içinde şiddete tanıklık eden bir çocuğun el yazısı değişebilir, kendisinde dikkat dağınıklığı görülebilir. Bu durumda öğretmen bu değişikliğin acaba neden kaynaklandığını düşünmektense bazen anne babayı çağırıp çocuğa kötü not veriyor.
Bu arada toplumumuzun şiddet olaylarına karşı tahammül sınırının da bir hayli yüksek olduğu ortadadır, çünkü Çocuğu Esirgeme Devlet Ajansı verilerine göre olayların çoğunda çocuklar üzerinde şiddet uygulandığına dair gelen bilgi, polis görevlisi tarafından verilmiştir. İhbarların yüzde 20'si kadarı polis memurları tarafından verilirken, ikinci yerde ihbarların yüzde 13'lük bölümü ile anneler geliyorlar. Şiddet kurbanı olan çocuğun tanıdıkları veya komşuları tarafından verilen ihbarların oranı ise ancak yüzde 3'te kalıyor.
Şiddete maruz kalanların çoğu, korktukları, utandıkları ve durumu kontrol altına alamadıkları için kendilerini suçladıkları için yaşadıklarını gizliyorlar. Bir nevi problem yaşayan çocuklara bu konuda Ulusal telefon hattı destek veriyor. Günün 24 saatinde 116 111 numarada psikologlar, pedagoglar ve sosyal işçiler, çocukların hizmetinde çalışıyorlar.
Bununla beraber uzmanlar, şiddet gibi çirkin olayların yaşanmaması için en önemli olanın çocuklarımızla olan bağlantıyı koparmamak ve günlük işlerimiz ne kadar yoğun olursa olsun yavrularımıza mutlaka vakit ayırmak olduğu yönünde uyarıyorlar.
Çeviri: Tanya Blagova
Büyük Britanya’da yaşayan ve vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere bu seçimlerde de Bulgaristan’ın Londra Büyükelçiliği’nde kurulan seçim sandığına giden Zdravka Vladova -Momcheva, Bulgaristan Radyosuna konuşurken “Birlik ve beraberliğe muhtacız”..
Almanya’da Bulgaristan vatandaşları 66 seçim sandığında oy kullanabilir . Berlin’de her birinde makineli oylama olan beş seçim sandığı var. Seçim günü sorunsuz ilerliyor . Bulgaristan Radyosu’na konuşan Berlin’deki seçim sandığı üyesi Marin..
Bulgaristan Radyosu’na konuşan Frankfurt bölgesinde seçim sandığı üyesi Katya Zlatkova, seçim gününün normal seyrettiğini söyledi . Zlatkova, Bulgaristan vatandaşlarının oy vermesini zorlaştıran iki unsuru dile getirdi. Birincisi, haziran..
Avrupa'da pek çok kişi, kış sezonunun, cüzdanlarını nasıl etkileyeceğini ve örneğin sıcak bir ev mi, yoksa dolu bir buzdolabı mı arasında seçim..
“Bulgaristan’ın genomu” adlı projenin pilot programına katılan 1000 kişi, çağdaş Bulgarların genetik koduna ışık tutan araştırmaya konu olacak...