Piyasaya yeni çıkan "İslam Devleti'nde" Kadınlar" kitabını yazan politoloji doktoru, Sofya Üniversitesi profesörü Tatyana Dronzina ve Uluslararası İlişkiler uzmanı Yavor Rayçev, "İslam Devleti" örgütüne kadınların katılımı konusunu araştırıyorlar. Araştırma "İslam Devleti" için savaştıktan sonra Orta Asya'da yurda dönen kadın ve erkeklerle ve onların akrabaları ile yapılan mülakatlara dayandırıldı.
"İslam Devleti" örgütü yanında 30 000 yabancı savaşmış bulunuyor. Kitap, bu terör örgütünün farklı ülkelerden gelen büyük sayıda kadını ne ile celbettiği sorusunun yanıtını ararken kadınların içine düştüğü durumu ve maruz kaldıkları şiddeti anlatıyor.
“İslam Devleti "örgütünde yabancı savaşçıların sayısı etkileyici olmakla birlikte yeni bir şey değil. 1936'da İspanya'da başlayan iç savaşı hatırlayın, bu savaşa farklı nedenlerden dolayı 53 000 yabancı katıldı, diyor prof. Dronzina ve şöyle devam ediyor: Yaptığımız araştırma sonucu İslam Devleti savaşçılarının cahil ve yoksul, meslek ve sosyal perspektiften yoksun insanlar olduğu yönündeki kanının yanlış olduğu görüldü. Aslında yoksulluk ve terör arasındaki bağlantıya bilim literatüründe şüphe ile bakılmaktadır. Terör örgütü üyelerinin motivasyonu, daha çok sosyal adaletin bozulmuş olduğu hissi ve bir sosyal idealin kurulmasında yer alma arzusu olmaktadır. Bu da tarihte bundan önce de benzeri yaşanmış olan bir olaydır aslında, diyor ve İslam Devleti içinde kadınlar konusunu araştırma fikrinin nasıl doğduğunu anlatıyor:
“ Kadınların "İslam Devleti" örgütü için stratejk bir kaynak olmasından dolayı bu konuyu araştırmak istedik. Devlet olma iddiasında olan belki de ilk terör örgütüdür bu. Oysa devletin doğal yapı hücresi aile olmaktadır, ailenin temelinde ise kadın vardır. Örgütün saflarında savaşan Avrupalılar'ın yüzde 10'u kadarı kadındır, diyor prof. Dronzina ve İslam Devletine katılan kadınların motivasyonu konusunda şunları ekliyor:
“ Kadınlar öncelikle dinine bağlı müslümanlar için ideal olan yere gitmek için yola çıkıyorlar. Üç yaşındaki oğlu ile birlikte yola çıkan Kırgızıstan'lı bir kadın, böylece çocuğunu uyuşturucudan, fücurdan, karışık cinsel ilişkiler ve alkolden uzak yetiştirebişeceğini paylaştı. Yani kadınları ve savaşçıları İslam Devletine katılmaya iten motiflerden biri, onlarla aynı değerleri paylaşan insanlarla birlikte olmak isteğidir. Başka bir itici güç de romantizm olmaktadır. Her kadın beyaz atlı prensle karşılaşmayı hayal ediyor. Oysa orada dinleri uğruna ölmeye hazır kahramanlar vardır onlara göre. Katılanlar genç insanlar olduğu için olaya macera gözü ile bakıyorlar. Ayrıca 28-29 yaşını tamamlamış bulunan Orta Asya'lı kadınlar bu yaşta kendilerine koca bulmakta zorlanıyorlar. Dolayısıyla bazıları kendilerine uygun bir koca bulmak, aile ve çocuk sahibi olmak arzusu ile yola çıkıyorlar. Ben İslam Devleti propagandasını yapan üç kadının sosyal medya hesaplarını takip ettim. Onlar 1968'deki sosyal hareketlerden bildiğimiz sloganların benzerlerini atıyordu ortaya: "Filistin için adalet", "Arap camiası için adalet" gibi sloganlar. Yani sonuçta oraya yol alan kadınların motivasyonu gerçekten karmaşıktır.
"İslam Devletine" katılmak üzere yola çıkan kadınların umdukları, bulduklarından apayrı oluyor.
“Görüştüğüm kadınların büyük bir bölümü, aradıklarını bulmayıp ülkelerine dönmüştü. Bazıları büyük sıkıntılarla karşı karşıya geliyorlar. BM anket komisyonuna konuşan Tunus'lu bir Arap kızı, bir yıl içinde 152 "kocası" olduğunu itiraf ediyor". Aklı selim insanlara dehşet veren bir rakamdır bu” diyor prof. Dronzina ve şimdilik İslam Devleti saflarında Bulgaristan vatandaşlarının savaştığı yönünde bilgi alınmadığının altını çiziyor, fakat Bosna Hersek, Kosova ve Türkiye'den gelen binlerce savaşçının örgütte yer almasının toplum olarak sigortalı olmadığımız yönünde uyarı olduğuna da dikkat çekiyor.
Halkı aydınlatanlar, yalnızca şükran ve hayranlık duyulan kişiler değil, tarihimizde milli aidiyet duygumuzu uyandıran en önemli şahsiyetler olarak görürüz. Ancak “halk aydınlatan” kavramının arkasında nasıl bir arketip duruyor ve neden Halk..
Moldova'nın AB üyeliğine ilişkin, ülke Anayasası’na yazılacak stratejik bir hedef olan referandumun sonuçları, her ne kadar Avrupa şüphecilerine “kıl payı” yaklaşsa da, ülkenin Avrupa yanlısı bakış açısını güçlendirdi. Ancak..
Sofya’da 28 Kasım 1938’da yayınlanan “Besarabya Bulgarları” gazetesinin tek sayısında “Besarabya Bulgarları, Bulgar halk cüssesinin, Bulgar manevi ve kültürel birliğinin ayrılmaz bir parçasıdır ve böyle kalacaklar, zira aramızdaki bağ güçlüdür”..
Moldova'nın AB üyeliğine ilişkin, ülke Anayasası’na yazılacak stratejik bir hedef olan referandumun sonuçları, her ne kadar Avrupa..
Halkı aydınlatanlar, yalnızca şükran ve hayranlık duyulan kişiler değil, tarihimizde milli aidiyet duygumuzu uyandıran en önemli şahsiyetler olarak..