Göç akını ve terör tehlikesinin açtığı yaraların yakında sarılması pek muhtemel görünmüyor. Ancak medyaların derin analiz yapmadan, sorular sorup cevaplarını aramadan yüzeyde kaymaları, kesinlikle yapıcı bir yaklaşım değil. Bilmemek ve önem vermemek, korkulara yol açar, güven eksikliğini ve inkarı beraberinde getirir.
Avrupa’da yaşanan göç krizi ve bu krizin medyadaki yansıması, İktisad Üniversitesi UNSS ve Almanya’dan “Fridrih Ebert” vakfı tarafından düzenlenen tartışma toplantısının konusu oldu. Toplantıya Arap dili ve kültürü uzmanı Prof. Vladimir Çukov ve gazeteciler Mohamed Halaf ve Boyko Vasilev katıldılar. Konferans Cenevre’de 90’dan çok devlet ve sivil toplum örgütün temsilcileri, 480 binden çok Suriyeli’nin dağıtımına ilişkin müzakere ederken yapıldı. Ülkedeki sivil savaştan dolayı komşu devletlerde sığınak arayan Suriyeli mültecilerin ancak yüzde 10’luk bölümünü teşkil eden bu 480 binin dağılımına ilişkin anlaşma sağlanamadı.
Profesör Çukov’a göre Avrupalılar’ın görüş ayrılıkları devam ediyor ve yakında çözüm bulunması pek muhtemel görünmüyor.
“Göç krizinin son 7-8 aylık dönemde esas, ana konu olarak öne çıktığını düşünüyorum. Hem Avrupa’nın hem Bulgaristan’ın gündemine yerleşen ikinci çok önemli konu da terör olmaktadır. Maalesef bu iki konu birbirine sıkı sıkıya bağlandı, iç içe girdi ve önümüzde duran büyük meydan okuması da aslında budur. Göçmen krizine çok dikkatli şekilde yaklaşmak gerekir.”
Eurostat verilerine göre 2015 yılında Avrupa ülkelerinde sunulan statü başvurularının sayısı 1 250 000 olmaktadır. Bununla birlikte hem Bulgar yetkilileri, hem Batı Avrupa’daki yönetimler, mültecilerin profilinde değişikliğin izlendiğini tespit ediyorlar. Mülteciler Devlet Ajansı verilerine göre 2013 yılının sonu itibari ile Bulgaristan’a gelenlerin çoğu Suriye’den çocuklu ailelerdir. Bundan iki yıl sonra ise yüzde 70’in üzerinde yaşı 18 ila 36 arasında olan yalnız adamlardır. Devasa göçmen akınına potansiyel teröristlerin de katılmakta oldukları yönünde duyulan endişeler haklıdır, özellikle de 25 000 Suriye pasaportunun çalınmış olduğu öğrenildikten sonra.
“Mülteciler problemi, terörle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Yine de insani yaklaşımdan vazgeçmemiz gerektiğini vurgulamak istiyorum. Sığınma hakkı bulunan bu insanlara sığınak sağlanması gerekiyor. Aynı zamanda savaş suçlarına katılmış olan herkesin cezalandırılması gerekiyor. Paris ve Brüksel’deki saldırıların ardından durum değişti” diyor Prof. Çukov.
Irak doğumlu Bulgar gazetecisi, Sofya “Sv. Kliment Ohridski” Üniversitesinde öğretim üyesi olan Mohamed Halaf ise Batı Avrupa’da çoktandır vatandaşlık almış olan Araplar’ın bile çoğunlukla dini mensubiyetleri ile özdeşmekte olduklarının altını çiziyor.
“Doğuştan beri Yahudilere, Hristiyanlara karşı kin öğretiliyor, bu toplulukların kültürünü kabul etmemek öğretiliyor bizlere. Reform yapılmazsa eğer bu din, hem kendine hem dünyaya sorun yaratacak. Acilen reform gereklidir. Demokrasi değerlerini savunan yasaların olması ve bu yasaların uygulanması gerekiyor. Yasayı ihlal edenler ise cezaya çarptırılmalı. Avrupa’da yasalar var, fakat yasalar uygulanmıyor. Öte yandan dini azınlıkları tam haklı vatandaşlarlar olarak bakmak gerekir. Onları dışlamamak, kenar mahallelere kapatmamak gerekir” diyor Mohamed Halaf.
Azınlıkların marjinalleşmesi ve Avrupa’nın kalbinde bu tür mahallelerin oluşması, Bulgaristan’da izlenmeyen bir durum olsa da başkentin Lülin semtinde yeni açılan bir mescitte köktenci fikirlerin yayılmakta olduğu anlaşılmasının ardından Mohamed Halaf somut tehlikenin mevcut olduğu görüşünde.
Bulgaristan Ulusal Televizyonu BNT’den Boyko Vasilev ise ülkemizde daha da ciddi bir sorunun olduğunu öne sürdü.
“Romanların toplumsal hayata katılmaları, kazandırmaları konusunda tamamen başarısız olduk. Fakat bu başarısızlık sadece ülkemizde yaşanmadı, bütün Avrupa’da bunu yapmanın modeli bulunamadı ve bu durum garip bir şekilde mültecilere karşı izlenen tutuma yansıdı. Ülkenin içindeki duruma hakim olamayınca dışarıdan gelen bir probleme nasıl çözüm getirebiliriz sorusunu sormaya başladı insanlar” şeklinde konuştu Boyko Vasilev.
Bulgar medyasının mülteciler ve terör problemlerini çok çabuk birbirine kattıklarını da öne sürdü. Hem Bulgar hem Batılı medyanın ortak bir hatası ile sosyal paylaşım şebekelerine yaslanmaktır.
“Sosyal paylaşım medyasının etkisi ile canavarlaştık, çok yorum yapıyoruz, az bilgi veriyoruz. Akılla değil, duygularla hareket ediyoruz. Tamam, ifade özgürlüğü budur, fakat röportajlar nerede, araştırmacı gazetecilik nerede, gerçekler nerede kaldı? Biz kolayca tepki veriyoruz, izlenirlik oranı peşinde koşuyoruz, beğenilmek istiyoruz, fakat gazetecilik bu değil. Gazetecilik basma kalıp düşüncelere meydan okumaktır, herkesin düşündüğüne karşı çıkmak, asıl gerçeği aramak ve bulmaktır ve kendi savını savunmaya çalışmaktır” diye konuştu Boyko Vasilev.
Çeviri:Tanya Blagova
Fotoğraflar:arşiv
Süredurum seçimler. Yarın her şeyin yoluna gireceğini ve dört yıl sonra seçimler vesilesiyle sizinle haberleşeceğimize dair son damla umutla dolu seçimler. Politikacılardan, kendimizden ve oy vermeyen diğer insanlardan gelen üzüntüyle dolu..
Büyük Britanya’da yaşayan ve vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere bu seçimlerde de Bulgaristan’ın Londra Büyükelçiliği’nde kurulan seçim sandığına giden Zdravka Vladova -Momcheva, Bulgaristan Radyosuna konuşurken “Birlik ve beraberliğe muhtacız”..
Almanya’da Bulgaristan vatandaşları 66 seçim sandığında oy kullanabilir . Berlin’de her birinde makineli oylama olan beş seçim sandığı var. Seçim günü sorunsuz ilerliyor . Bulgaristan Radyosu’na konuşan Berlin’deki seçim sandığı üyesi Marin..