“Cephede öldürülen, yaralanan veya yardım için yalvaran arkadaşların arasından geçtiğinde en büyük stresi yaşıyorsun. Durmak için ne zamanın var, ne hakkın var, ileriye doğru gitmek zorundasın ve bu kişiyi orada ölüme bırakıyorsun. 20 yaşlarındaydık, ölümle karşılaştık.” Bunları 1945 yılında Drava nehri yakınındaki muharebeden sonra hayatta kalan bir Bulgar asker anlatıyor. Bu muharebede Birinci Bulgar Ordusu, düşman Alman birliklerine büyük zararlar getirmeyi ve onları geri püskürtmeyi başardı. Bir Alman general ve tarihçi Drava yakınındaki muharebe hakkında “Bulgar ordusu, 1893 yılında üretilen silahına rağmen güçlü bir rakip idi” diye anlatıyor.
XX. asrın başından bu yana Bulgar askeri zaferleri hakkında buna benzer önemli gerçekler, “Bulgar Askeri Mucizesi” belgesel dizisi vasıtasıyla toplanmıştır ve ulaşılır bir halde sunulmuştur. Dizideki video materyaller, Bulgar askerlerinin ve komutanlarının Osmanlı Egemenliğinden kurtuluşundan sonraki dönemde en büyük başarıları hakkındaki tarihi gerçekleri canlandırıyor. Bu konudaki video materyaller, Bulgar tarihi konusunda derin ilgileri ve bilgileri olan genç insanlar tarafından hazırlanmıştır ve geniş seyirci kitlesine yöneliktir. Bilgiler, ulaşılır ve hatırlanır bir şekilde sunulmuştur. Bunun amacı, Bulgar halkının ortak bir dava etrafında birleşmiş olduğu halde eski büyük gücünü hatırlatmaktır. “Bulgar Askeri Mucizesi” dizisi, Bulgar Tarihi web sitesinden Bulgarca olarak izlenebiliyor.
Birçok kişinin dikkatini çeken siteye büyük güven var. Bu, sitenin Bulgar tarihi konusunda internet sahasında ciddi materyaller eksikliğini hisseden insanlar tarafından yaratıldığından kaynaklanmaktadır. Bunu, vatansever konulu eğitim portalının kurucularından biri olan Mario Mişev anlatıyor. Kendisi bu konuyla ilgili olarak şunları da paylaştı:
“Beş sene önce, daha öğrenciyken “Bulgar Tarihi” sitesini yarattık. Fikrimiz, siteyi tarih konusunda hazırlık için sanal bir yere dönüştürmekti. Üniversiteyi kazanmak için hazırlık yaptığımızda tam böyle bir yer arıyorduk. Ancak internette böyle bir yer yoktu, biz de bunu yaratmaya karar verdik. Böylece sitemiz, Bulgar tarihi için en çok ziyaret edilen eğitim platformu haline geldi. Sitemizde tarihin farklı konularıyla ilgili çok video, yazı, söyleşi, röportaj var. Tüm bunları ben öğrenciyken görmek ve okumak istiyordum. Sorun, çoktan beri tarihle ilgilenen sıradan kişiler ile akademik ortamdan insanlar arasında büyük bir uçurum olmasıdır. Bilim adamlarının araştırdığı ve tartıştığı tarih konuları, sıradan okurlara nadiren ulaşıyor. Fikrimiz, öğrencilere ve orta yaştaki insanlara yakın olan yeni teknolojilerin kullanılmasıdır. Bu, Bulgar okulunun öğretim metotlarında var olmayan bir şeydir. Bu yüzden okullarda dersler sırasında konuk olmaya çalışıyoruz. Şimdiye kadar 150’den fazla okul ziyaret ettik. Öğrencilerle birlikte belgesel dizileri izliyoruz ve onlarla gerçekleri tartışıyoruz. Böylece onlardan onların ilgisini çeken konular hakkında bilgi alıyoruz.Fikrimiz, öğrencilere ve öğretmenlere bir multimedya ürünün eğitimde nasıl ücretsiz kullanılabildiği konusunda ipucu vermektir. Öğretmenlik mesleğine büyük saygı duyuyoruz, ancak sınıfta arkadaşlarla konuşur gibi temas kurmayı tercih ediyoruz ve tarih derslerinde kendi okul tecrübemizi anlatıyoruz.”
Mario Mişev, şunları da anlatıyor: “Eğer öğretmenin böyle bir motivasyonu yoksa bizim çalışmalarımız da okulların çoğu tarafından fark edilmeyecektir. Siteye ayrıca doğa, coğrafya, bilim alanlarından konular da eklemişiz. Okulda öğretilen konuların çoğunu kapsama almak istiyoruz, yapacağımız videolar ise 5 dakikayı aşmasını istemiyoruz. Ancak bu sürede bir öğrencinin dikkati bir konu üzerinde odaklanmış kalabiliyor. Şimdiye kadar gittiğimiz bütün okullarda büyük seyirci ilgisi vardı. Yakınlarda Smolyan’da iki okul ziyaret ettik, orada Balkan Savaşı zamanında büyük Bulgar zaferlerinden biri hakkında bir film gösterdik. Öğrencilerin bu dönemden kahramanlara ve tarihi olaylara büyük saygıyla yaklaşması dikkat çekiyor. Bu yüzden öğrencilerin ilgisine her zaman iyice derlenmiş ve sunulmuş materyallerle karşılık vermeye çalışıyoruz.”
Fotoğraflar:bulgarianhistory.org
Çeviri: Rayna İvanova
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Ortodoks Kilisesi, 20 Aralık’ta Aziz İgnatius gününü kutluyor. Bulgarların halk takviminde İgnajden olarak adlandırılan bu günde Meryem ananın doğum sancılarının başladığına inanılıyor. Bu inanış “İganjden’den Noel’e kadar Meryem ana acı çekti”..
Kelime anlamı itibarıyla “dönmek, geri dönüş, dönüş yapmak, rücu etmek” anlamlarına gelen tövbe kavramı, dinî literatürde mezmûm/zemmedilen, yerilen, kötü ve olumsuz şeylerden vazgeçip övülen, güzel ve olumlu şeylere yönelmek şeklinde tarif edilmektedir...