Smolyan'ın Trigrad köyünden genç ses sanatçımız Hamid İmamski, "Çeiren sa e zapalil"- (Magiyata na rodopskiya folklor/Evelski pesni) baslığını verdiği ilk CD’sini eline alır almaz ayağının tozuyla Bulgaristan Radyosu studyosunda konuğumuz oldu. Kendisiyle Rodop şarkıları üzerine sohbet ettik. Gerek şarkıları gerekse sözleriyle güzelim Rodopları gezmiş kadar olduk. Hamid İmamski sözlerine "Tüm müzik hayranlarına selam. Aslında müziğe daha çocukluğumdan ilgi gösteriyorum. Küçük yaştan itibaren sahne alıyorum, köy şenliklerinde, köy bayramlarında. Rodop şarkısı benim ruhumda, gönlümde yer alıyor, daha 3 yaşında şarkı söylemeye başladım. Ve her zaman da otantik şarkılar, yaşlı nine ve dedelerimizin ağızından söylenen şarkılar beni etkilemiştir. O şarkının gerek düğün, gerekse dostlar arasında bir görüşme de olsa, sözlerini ezberleyip olduğu gibi söylerim.
Şarkıları nasıl seçiyor ve araştırmaları nerede yapıyorsunuz?
Benim anne tarafından büyük büyük annem vardı, ismi Hasibe Körçeva idi. Allah rahmet eylesin. Kendisi 110 yaşına kadar yaşadı. En fazla şarkı ondan öğrendim- daha lise öncesi yaklaşık 500 şarkının sözlerini yazmıştım, neredeyse 250 tanesinin de müziğini hafizamda korumudum. Benim için önemli olan hem sözlerini, hem de otantik müziğini, yani sözüm ona evel zamanda olduğu gibi korumaktır.
Şarkuıların çok ilginç başlıkları var. Mesela: "Mehmedo, sinko, Mehmedo", "Aynaf çernoçka devoyka"...500 Rodop şarkısı arasında seçimi nasıl yaptınız, biraz zor olmadı mı, diye sorduğumda Hamid İmamski dedi ki:
Söz konusu ilk CD olunca çok düşündüm, hangilerini seçeyim, diye. Herşeyden önce tüm Rodoplardan, yani gerek Doğu, gerekse Batı Rodoplardan şarkıları seçmeye dikkat ettim. İnsanlar dinlerken hem dağın beriki, hem de öteki tarafından şarkıları dinlemelerini istedim, (bizler hemen hemen Orta Rodoplarda bulunuyoruz) bundan dolayı da en fazla şarkı Trigrad bölgesinden seçtim ve CD’ye koydum. Bu ilk kriterdi, diğer bir özellik de, yaşamın her alanını yansıtması, mesela, sadece aşk şarkıları olmasın, aynı zamanda da geçmişten bazı olayları anlatan şarkıların olmasına da dikkat ettim. Örneğin, CD “Çeiren sa e zapalil” başlığını taşıyor ve veba hastalığının kol gezdiği dönemleri anlatıyor. "Aynaf çernoçka devoyka"- sevgi üzerine söylenen bir şarkıdır, “Ayşe se vraşta ot Bayrâman “ ise yerli halkın bayramlarını yansıtıyor. Rodoplarda, iki kültür, iki yaşam tarzı var ve bu şarkılar özellikle Müslüman halkının dünyasını yansıtıyor. Burada söz konusu olan iki dünya, ve benim için bu iki dünya hiç bir zaman zıt gelmemiştir ve gelmiyor, tam tersine folklor ile içli dışlı olunca bunu daha da iyi anlıyorum. Tek sözle bu şarkılar bir şekilde biribirini tamamlıyor. Foklor, değiştirilemeyen tek şeydir, hiç birşeyden etkilenmiyor, ne siyasetten, ne de çalkantılardan, çünkü iki kişi de ayakta kalsa, onlar bu şarkıları söyleyecek. Şarkılar ise bir halkın ruhudur,söyleyen kişilerin ruhunu taşımaktadır. Dedem rahmetli “Bir Rodoplunun ruhunu kazanmak istersen, bir Rodop şarkısı söyle” derdi. Ben vatanımı çok seviyorum, bundan dolayı da bütün bu güzellikleri göstermek istedim.
Peki insanlar şarkılarınızı dinlerken nasıl tepki veriyor ?
Doğrusunu söylemem gerekiyorsa, ilk başta biraz karamsar yaklaştım, amacım, bu şarkıları söyleyerek ardımda birşeyler bırakmaktı ve arayan herkes bu şarkılara ulaşabilmesini istedim. Fakat sosyal medyada çıkan bir klibim , herşeyi bir anda değiştiriverdi. Yayınladım ve sabah baktım ki, 500 beğeni almışım. Ve böylece anladım ki, insanlar bu tür müziğe susamış. Herkes otantikten yana oluyor, herşeyin otantiğinin makbül olduğunu iddia ediyor, ancak söz şarkıya gelince, işte orada farklı bir şey ortaya çıkıyor, ya menfaat uğruna, ya da başka birşey adına, otanatiğin yerini başka şeyler alıyor. Hele hele folklordandan bahsedince, ben iddia ediyorum, şarkıyı olduğu gibi icra edince, insanlar çok beğeniyor. Demek ki, insanlar yıllardır bunun özlemini çekmiş. Burada tam kelimeyi bulmakta zorlanıyorum... gerçek şeyler için içleri sızlıyor insanların. Yaşadığımız dünyada herşey çok farklı bir şekilde seyrediyor- hatta eğlenmek istesen bile bu, biraz yapay oluyor. Oysa gerçek folklora dokunmak isteyince, bu şarkılar yüreğini alıp götürüyor ve işte o zaman rahatlamayı hissedebiliyorsun. Ben, şarkılarıma gösterilen ilgiye böyle anlam veriyorum ve hemen müjdeyi de veriyorum. İkinci CD’im de yolda ve Yeni yıla kadar yayınlanacak.
Trigrad şarkılarının özelliği nedir, diye sorduğumda Hamid İmamski şu cevabı verdi:
Doğu Rodoplardan Kırcali bölgesinden yola çıkarak Batı Rodoplara, Satovça’ya, Mesta nehrine ulaşıncaya dek, yani Pirin, Rila ve Rodopların sınırına kadar, sizler o kadar farklı müzikle karşılaşacaksınız ki. Gerek yavaş, gerkese hareketli şarkılarda Rodop tarzı öne çıkıyor. Söyleme tarzı, sesteki süslemelerde Rodop tarzını görmemek mümkün değil. ama farklı tarzlarda da o kadar farklılıklar var ki, gerek müzik, gerek akışında, ben buradan söylemek istiyorum, şu anda Rodop müziğinin ancak ve ancak yüzde 30’nu tanıyoruz. Geri kalan yüzde 70’şinin dünyayüzüne çıkarılması gerek. Ama burada zamanla yarışıyoruz, zaman bize meydan okuyor, çünkü yaşlılar bu dünyadan göçüp gidiyor. Ama araştırmayı, icra etmeyi bekleyen o kadar çok şarkı var ki, bir gün Tanri bziden bunun hesabını soracaktır.
Rodop şarkısının sönmemesi, unutlmaması amacıyla sizler neler yapıyorsunuz? Çevrenize gençleri toplamak, neden olmasın okulları ziyaret edip Rodop şarkılarının güzelliğini anlatmak gibi bir niyetiniz var mı?
Bizi takip edenler hemen farketmiştir, çevremde kliplerde, şarkılarda bana eşlik eden halk dansçılar hep genç insanlar, ki bu da bir raslantı değildir. Ekibimin genç olmasıyla gençlerin dikkatini, ilgisini çekmek istiyorum. Burada şöyle bir örnek vermek istiyorum. Mayıs ayında düzenlenen lise mezunlarının yaklaşık 100 tanesinin törenine katılmış bulunuyorum. Bu ne demek oluyor? Gençlerimizi, düşündüğümüz gibi kaybetmiş değiliz. Onlar halk şarkılarını beğeniyor ve seviyor. Burada önemli olan şarkının ne şekilde söylenmiş olması. Bizler de nine ve dedelerimizle, atalarımızla bağları koparmamalıyız. Bundan dolayı benim amacım gençlerle çalışmak. Bana eşlik eden gayda ustaları hepsi genç, Plovdiv Müzik Akademisi mezunları. Onlar müziği seven, müziğe aşık olan kişilerdir. Onlar da bu müziği özlüyor. Bundan dolayı ben baş koyduğum yola “ dava” diyorum.
Aslında Hamid İmamski, Sofya Ormancılık Teknik Üniversitesi mezunu ve doğup büyüdüğü Trigrad köyünde ülkemizde endemik bitkisi olan Dağ çayı (Mursalski çay) olarak bilinen şifalı bitkiyi yetiştiriyor. Bulgaristan Radyosuna bir buket Dağ çayı ile gelen Hamid İmamski'ye başarılar diliyoruz!
Hamid İmamski ile yaptığımız röportajın tamamını aşağıdaki linkten dinleyebilirsiniz:
Sofya'ya yakın Pernik kasabasında Bulgaristan’ın en renkli, en gürültülü, en kalabalık festivale ev sahipliği yapıyor. “Surva” adı taşıyan bu eski gelenekte bellerinde çanlarla, yüzlerinde maskelerle, birbirinden farklı ürkütücü kostümlerle giyimli..
Her yılın başında Pirin bölgesinin Razlog kasabasında ve çevre köylerinde Babinden için yoğun hazırlıklar başlar. Bu halk bayramı, gelinlerin doğumuna yardımcı olan ebelere ve kadınlara adanmıştır. 21 Ocak'ta kutlanan bu gün, Razlog'da en çok saygı..
İsviçreli etnolog ve müzik yapımcısı Marcal Cellier (1925-2013) bundan 10 yıl önce aramızdan ayrıldı. Cellier ülkede ve ülke dışında Bulgar müzik kültüründe derin izler bıraktı. Marcal Cellier ve eşi Chatrin hayatının büyük bölümünü..