Başkentin merkezinde boy atan "Aya Sofya“ Kilisesi, kent tarihçesinden ayrılmaz bir parça olup sembollerinden biri sayılır. Kilisenin başı, papaz Angel Angelov’un sözlerine göre, mabet ikinci bayramını Azize Sofiya ile üç kızının anısı önünde baş eğdiğimiz 17 Eylül günü kutlamasına rağmen, kilise, Meryem’e İsa’nın doğumunun melek Cebrail’in aracılığı ile hayırlı müjdesinin verilmesi, yani ‘blagoveştenie’ ismini taşır.
Mabet, Hz. İsa’nın anısına kurulmuştur, insanlık ise 25 Mart’ta kutlanan Blagoveştenie (Beşaret’i Meryem hadisesi) günü onun insanlar arasına gelişi hakkında bilgi sahibi oluyor. Bu, melek Cebrail’in Meryem’in İsa’ya hamile kaldığı ve onu dünyaya getireceği hadisesi günü ile ilintilidir. Blagovets, yani Müjdeci günü, Kurtarıcı İsa’nın insanların arasına gelip nutuk ve bilgeliğini onlara bahşedeceği haberi yayılır. İnsanlığı bilgeliği ile kurtarmaya gelen İsa’ya karşı hissedilen derin saygıdan dolayı bu bayram ‘Aya Sofya’ Kilisesi için büyük önem taşır.
"Aya Sofya" Kilisesi bir kültür anıtı olup Balkanlar’ın en eski mimari şaheserlerinden biridir’ diyen Papaz Angel devamla şöyle konuştu:
"Bugünkü dış görünümüyle kilise 5’inci yüzyılın sonlarında ve 6.yy’ın başlarında kurulmuştur. Bunun altında, ilk olanı 3’üncü yüzyılın başlarına tarihlenen diğer dört kilisenin temelleri görülüyor. Etrafı mezarlıklarla doludur, bunun için şimdiki kilisenin yerinde küçük bir mezarlık kilisesi varmış. O dönemde ‘Aya Sofya’ ismini taşıyıp taşımadığı bilinmiyor. Yılların içinde kilise aşama aşama genişletilmiş ve 6’ıncı yüzyılın başlarında, bugün de görülebilen bu tipik Bizans bazilikası inşa edilmiştir.“
Başkent Sofya için amblematik olan kilisenin 14’üncü yy’da şehre ismini verdiği zannediliyor. 1185 – 1396 yılları dönemindeki İkinci Bulgar Devleti zamanında „Aya Sofya“ Kilisesi katedral önemi olan bir Metropolit kilisesine dönüştürülüyor. 12’inci yy’a tarihlenen duvar yazılarından kalıntılar buna ve kilisenin devlette önemli rol oynamış olduğuna şahitlik ediyor.
Papaz Angel devamla şöyle diyor: "Aya Sofya" Kilisesi, belirli bir zaman için camiye çevrilmiş olsa da zorla ele geçirilmiş değildir. Osmanlı istilasından sonra Hıristiyanlar, böylesi büyük bir kilisenin bakımını üstlenemeyeceklerini anlayınca mabet camiye çevrilmiştir. Bir deprem sırasında cami minaresi yıkılıyor ve molla çocuklarından birini öldürüyor. Bunu kötü bir işaret olarak algılayan Osmanlılar kilise binasını terk ediyor. Bulgaristan’ın Osmanlılardan Kurtuluşu esnasında Rus askerleri kiliseyi harabe halinde buluyorlar. Çok daha sonra kilisenin yeniden tesis edilmesine geçiliyor."
Birkaç yıl önce ‘Aya Sofya’ Kilisesinin altında meydana getirilen yeraltı müzesinde, İsa’dan önce 2’inci yüzyıl ile İsa’dan sonra 4’üncü yüzyıl dönemine tarihlenen bir zamanki mabedlerin duvarları, çeşitli mezarlık kalıntıları, korunmuş Roma mezarlıkları, floral unsurları ile zarif renkli mozaikler, geometrik figürler, haçlar görülebilir. Kadim Serdika şehrinin bir zamanlarki görüntüsünün restorasyonu ile ise kilisenin altında ortaya çıkarılmış ayrı arkeolojik tabakalar görülebilir. Kilise ve yeraltı müzesini ziyaret etmek isteyen herkes dünyanın koronavirüs pandemisinden dolayı şimdi içinde bulunduğu izolasyondan çıkmasından sonra bunu yapabilir. Blagoveştenie - Beşaret’i Meryem bayramında papaz Angel Bulgaristan Radyosu dinleyicilerine şöyle hitap etti:
"Bu günlerde ileti tek olabilir.Bunun bilincine ne kadar varmış olduğumuzu bilmiyorum ama biz Bulgarlar gerçek bir sınama ile yüz yüzeyiz. Size mesajım şöyle:hepimiz disiplinli ve birbirimizde karşı çok sorumlu olalım. İçimizdeki güçlü inançla bu sınamayı kolayca aşmayı başaracağız. Yüzyıllar boyunca bize eşlik eden derin, güçlü, gerçek inancımızı çok kararlı bir biçimde sergileyelim. Sorumluluğu da. Çünkü gerçek inananlar her zaman büyük sorumlulukla yanaşır."
Çeviri: Neli Dimitrova
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesizniz.
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Bir zamanlar sıra dışı bir semt vardı. Şehirdeki yaşamı birbirine bağlayan Dvoretsa( Kraliyet Sarayı) ve tren istasyonu arasındaki ana yolda bulunduğu için Eski Sofya buradan başlıyordu. Bu alanda insanlar yalnızca buluşup sohbet etmekle kalmadı, aynı..
Müslüman, her koşulda dininin emir ve yasaklarını göz önünde bulundurarak yaşama arzusundadır, bundan da öte böyle olmakla sorumludur. Bu sebeple..