Hint Okyanusu kıyısında, Güney Afrika’da, sanki tüm dünyayı bir yere toplamış gibi, üç milyonluk rengarenk bir şehir var. Renklilik Güney Afrika Cumhuriyeti’ne has olan bir şey. Çok farklı toplulukları içinde barındırdığı için ona „The rainbow nation“, yani gökkuşağı milleti diyorlar.
İşte tam orada, Durban şehrinde, ailesiyle birlikte yaşayan.Angelina Popisakova – Samsonova, radyomuza konuşurkeninsanlar arasında olan sıcak ilişkilerden dolayı 2 buçuk yıldır Afrika’yı kendi evi gibi hissettiğini ve Durban’ın inanılmaz güzel bir şehir ve çok popüler turistik bir destinasyon olduğunu söyledi.
Güney Yarımküre’nin en büyük ticari limanı burada bulunuyor – dünyanın her bir noktasından gemileri karşılayabilen ve aslında tüm kıtaya ürün sağlayan dev bir körfez. Angelina Popisakova „Güney Afrika şu anda değişim sürecinde, hala dünyadaki ekonomik güç olarak yerini belirlemeye çalışıyor ve pandemi bu süreci daha da zorlaştırıyor”, dedi. Kendisi ise, ailenin maceraperest ruhundan ve uzak diyarların ve zengin kıtanın güzel doğasından dolayı eşi ve iki çocuğuyla birlikte orada olmayı seçti.
Angelina Popisakova şunları paylaştı: „Buraya geldiğimde çok farklı gerçeklerle yüz yüze geldim. Sinema Yönetmenliği mezunuyum ve 10 yıl zarfında Bulgar televizyonları için show ve eğlence programlarında mesleğimi uygulama fırsatım oldu. Mesleki açıdan çok donanımlı olduğumu düşünüyordum, fakat kendimi bulduğum yeni dünyada tecrübemden yararlanamayacağımı anladım. Burada, Durban’da sinema üretilmiyor. Birden iş bekleyen yabancılar kuyruğunun en sonunda buldum kendimi ve tabii çoğunluk olan ırktan olmadığım da, bunda etkisini gösterdi.Burada işe alınma sürecinde ırkçılık ve önyargılarla karşılaşmanız çok normal, özellikle beyaz ırktansanız, işiniz çok zor. Bu sebepten dolayı şu anda bir anaokulunda Almanca öğretmenliği yapıyorum.
Buradaki hayat Doğu Avrupa’da olduğu kadar sosyal değil. İnsanlar güler yüzlü, dost canlı, fakat birlikte zaman geçirme alışkanlıkları yok. Durban’da çok Bulgar olmasına rağmen, en çok eksikliğini hissettiğim şey, Bulgar okulumuzun olmaması. Böyle okullar sadece başkent Pretoria ve Cape Town’da var, fakat oraya kadar yolculuk etmek çok zor. Ayrıca Bulgar topluluğu parçalanmış durumda. Ben iki yıl içerisinde çocuklu iki aileyle tanıştım, fakat farklı sebeplerden dolayı yakın ilişkilerde değiliz. Herkes tarafından bilinen bir gerçek var ki, burada suç oranı çok yüksek ve bu nedenle insanlar iletişimlerini sınırlıyor. Burada bulunan Bulgarlar güvenilir bir üçgende yaşıyoruz – ev, iş ve çocukların okulu. Bu yüzden yurttaşlarınla karşılaşmak çok zor. Mesela burada çok zor alıştığım bir şey de, arkadaşlarımla mahallede buluşup sohbet etmiyor olmam.“
Angelina’ya göre yabancı ülke, insana Bulgaristan’ı hatırlatan her şeyi biriktirip, en yakınında saklamayı öğretir. Afrika’da Bulgar nakışlarının nasıl işlendiğini hatırlayıp çok büyük zevkle nakış yaptığını paylaşan kadın, „Nasıl ki dünyaya ve farklı olan her şeye bakış açımızın geniş olmasını istiyorsak, aynı şekilde çocuklarımıza dillerine ve Bulgarlığı anımsatan her şeye sevgiyle bakmalarını aşılamak da istiyoruz”dedi.
„ Benim 7 ve 4 yaşında iki çocuğum var . Onları burada yetiştiriyorum, ama geçici olarak. Biz Bulgaristan'ı beğenmediğimiz veya bize kötü davranıldığı için terketmedik. Bizim planımız Afrika’nın insanlarından ve doğasından, buradaki rengarenk dünyadan güzellikler biriktirmek ve sonra tüm öğrendiklerimizle birlikte yurdumuza dönmek. Burada, Afrika’da Bulgaristan’dan bir şeyler bırakmayı da hayal ediyorum ve bunun yaşadığımız yerde Bulgar Pazar okulu şubesinin olmasını çok istiyorum. Ben öğretmen olarak ana dilimizi öğretebilirim mesela.“
Aynı zamanda Güney Afrika, çoğu sonbaharda Bulgaristan’dan göçeden leylek ve kırlangıçlara ev sahipliği yapıyor. Bulgarlar'a memlektini hatırlatan çok değerli bir hatıra da, leyleklerin gagalarını vurma sesi oluyor. Angelina heyecanla evinin çatısı altında bir çift kırlangıçın nasıl yuva yaptığını anlattı. „Yavru kuşlar büyüyor ve bir iki ay içinde kuş ailesini Bulgaristan'a uğurlayacağız.”, dedi Angelina.
Çeviri : T. Blagova
Fotoğraflar: özel arşiv
Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Grubu Başkanı Iratxe García Perez, Avrupa'nın önde gelen radyo ağı “Euronet Plus” Gazeteciler Zirvesi'ne katılarak grubunun bazı konulardaki tutumunu açıklığa kavuşturdu...
Bulgaristan’da Türklere yönelik dönemin Komünist Partisi yönetimin başladığı ve “soya dönüş”olarak tabir ettiği isim değiştirme süreci Türklerin direnişi ve isyanına yol açtı. Zorunlu isim değiştirme uygulaması, 1984 yılının 23 Aralık’ı 24 Aralık’a..
Beşar Esad rejiminin devrilmesinden bu yana AB'de şu ana kadar Suriye konusunda hakim olan tutum, temkinli iyimserlikten ibarettir. AB’deki politikacıların çoğu, El Kaide ve İslam Devleti'ne yakınlıkları nedeniyle “Heyet..
Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar İlerici İttifakı Grubu Başkanı Iratxe García Perez, Avrupa'nın önde gelen radyo ağı..