Pitoresk dağ şehri Panagürişte zengin tarihi ve kayda değer kültürel ve tarihsel mirası ile ünlenmiştir. Uyanış çağı eylemcileri ve 1876 Nisan Ayaklanması kahramanlarından başka Panagürişte’yi geçen yüzyılın 60’lı yıllarında burada bulunmuş Trak altın gömüsü ile bağlıyoruz.
Ortaya çıkarılmış altın eşyaların her birinin zarif işlenmesi, bu topraklarda kıymetli madenlerin işlenmesinde usta kuyumcuların yaşamış olduğunu kanıtlıyor. Seyrek rastlanan şekli ve zengin süslemesi ile dikkati çeken bu altın eşyalar gerçek birer şaheserdir.
Panagürişte bölgesinde ayrıca 681 ila 1018 yılları arasında varlığını sürdüren Birinci Bulgar Devleti döneminden ziynet bulunmuştur. Genellikle yüzük ve bileziklerden oluşan bu varlık, daha erken Ortaçağlarda bu topraklarda kıymetli madenlerin işlenmiş olduğu, bundan ziynet yapılmış olduğunu kanıtlıyor. Panagürişte kuyumculuk okulu bütün bu gelişmelerin bir sonucudur.
Takılardan başka Panagürişte kuyumcuları kilise eşyaları, günlük yaşantıda kullanılan birçok eşya ve mücevher de işlemiştir.
Panagürişte Tarih Müzesi’nin özel bir bölümünde yerli kuyumculuk okuluna özgü örneklerin zengin koleksiyonu gösteriliyor. Bunlar genellikle sedef ve mücevher kakma altın, gümüş ve altın kaplamalı takılardır.
‘Panagürişte kuyumculuk okulu’konulu sergi, 1893 yılında Uyanış çağı tarzında inşa edilen ‘Cunovata’ evinde yer alıyor.
Tarih Müzesi’nin kuyumculuğa bu kadar önemli yer ayırması bir rastlantı değildir. Bu zanaatın 19. yüzyılda Panagürişte’nin iktisadi ve kültürel ilerlemesi için büyük önemi var.
„Sergide Panagürişte kuyumculuk okulunun baş gösterip gelişmesi, kullandığı işleniş teknikleri takip ediliyor. Sergide gösterilen takılar, açık işleme tarzı ve demokratik ruhu olan bik halk okulunun söz konusu olduğunu ortaya koyuyor’ diyor Panagürişte Tarih Müzesi’nin baş kuratörü İrina Boteva ve şöyle devam ediyor.
„Bu kuyumculuk okulu daha 18. yüzyılda varlığına başlıyor. Hedefi, takıları seven Panagürişte kadınlarına hizmet etmektir.
Nitekim Panagürişte kuyumcuları çok sayıda kilise eşyası ve yerli kiliselere haçlar da işliyormuş.
Şimdiye kadar korunmuş belgelere göre 1876 Nisan Ayaklanması öncesi Panagürişte’de 23 kuyumcu atölyesi varmış. Kasaba ile çevre köylerinin o zamanki nüfusu yaklaşık 10 bin kişi imiş.
„Söz konusu 23 atölyenin özel işleyişteknik ve özellikleri varmış, diye izah ediyor İrina Boteva ve şöyle devam ediyor:
„Örneğin yerli kuyumcularfiligran (telkâri) teknolojisini yoğun biçimde kullanırmış. Bu, bütün takılarında görülür. Sergimizde biz ziynetten başka Uyanış Çağı’ndaki Panagürişte kıyafetlerini gösteriyoruz. Kadın kemerlerindeki paftalar genellikle filigranlıdır. Çoğu gümüştür, ancak altın kaplamalı ve sedefli paftalar da mevcut. Panagürişte kuyumcuları 20. yüzyılın 80’li- 90’lı yıllarına kadar çalışmaya devam ediyorlar. ‘Zlatarevler’ ( Kuyumcular) ailesinin temsilcileri var şehirde ancak onlar kuyumculukla uğraşmıyorlar artık. Panagürişte altın gömüsü ve gümüş definesinin bizim topraklarda bulunmuş olması burada daha kadim zamanlardan beri kıymetli madenlerin işlendiğine bir kanıttır.“
Çeviri: Neli Dimitrova
Fotoğraflar: ЕPA/BGNES, Gergana Mançeva, Facebook/@museumpan1876Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Ortodoks Kilisesi, 20 Aralık’ta Aziz İgnatius gününü kutluyor. Bulgarların halk takviminde İgnajden olarak adlandırılan bu günde Meryem ananın doğum sancılarının başladığına inanılıyor. Bu inanış “İganjden’den Noel’e kadar Meryem ana acı çekti”..
Kelime anlamı itibarıyla “dönmek, geri dönüş, dönüş yapmak, rücu etmek” anlamlarına gelen tövbe kavramı, dinî literatürde mezmûm/zemmedilen, yerilen, kötü ve olumsuz şeylerden vazgeçip övülen, güzel ve olumlu şeylere yönelmek şeklinde tarif edilmektedir...