Sevgili Peygamberimiz Muhammed (s.a.s.), inananlar için her bakımdan örnektir. O, kendisine inanmayanlara dahi pek çok konuda yol göstermiştir. Onun örnekliği teoriden ibaret değildir. O, teorik anlamda çok tutarlı ve elzem olan hususları hayatta tatbik ederek uygulanır ilkelere dönüştürmüştür. Peygamber Efendimiz, tabir caizse, balık yemeyi öğretmekle kalmamış nasıl tutulacağını da göstermiştir.
İnsan hayatının en gizli ve mutenâ köşesini alın, Peygamber Efendimizin oralara ışık tuttuğu görülecektir. O, Kur’ân dilindeki kavl-i leyyin, hikmet, mevize-i hasene ve üsve-i hasene ile en hassas alanlara varıncaya kadar dokunmuş ve insanlığa yaşayan bir model bırakmıştır. Neredeyse her alana en azından prensipler bazında dokunan İki Cihan Güneşi Efendimizin eğitim alanına dair bir şey söylememiş olması düşünülemez. Zira insanoğlunun derdinin dermanı eğitimdir. Zaten Sevgili Muallimimiz, hayatı boyunca bir eğitim müessesesi gibi çalışmadı mı? İnsanlığın selâmete kavuşması için uygulamalı bir eğitimle 23 senede asırlara damgasını vuracak bir altın nesli insanlığa hediye etmedi mi? Rû-be-rû eğitiminden geçen bu öncü nesli yetiştirirken günümüz eğitimcilerinin keşfetmeye çalıştığı eğitim prensip ve metotlarını mündemiç bir anlayış ve sistemi de bırakmadı mı?
Birkaç yıldır Avrupa’da “hayat boyu eğitim”den söz ediliyor. Oysa “Beşikten mezara kadar ilim öğrenin” sözleriyle Rasûl-i Zîşân Efendimiz buna 1400 sene önce işaret etmişti. Gözleri dünyaya kapalı âmâ sahabî Abdullah bin Ümmi Mektûm’un eğitimi noktasında Peygamber Efendimizin sergiledikleri asırlardır İslâm âlemine ışık tutmasına rağmen, “modern” eğitim anlayışları engellileri yeni yeni aydınlatmaya başladı.
Belki de Peygamber Efendimizin bizlere öğrettiği en önemli ilkelerden birisi, eğitimde hasbî olmak, kazanç amaçlı değil de uygulama niyetiyle ilim tahsil etmektir. Bizler, bugün belki de tam buradan başlamalıyız. Zaten her yerde eğitimde reformdan söz edilmiyor mu? Gelin biz de ilim öğrenip öğretirken, eğitim alıp verirken yapılması gerekenleri bir şey olmak veya elde etmek, bir iş bulmak için değil de öğrendiklerimizi uygulamak, yaşamak için yapalım. Göreceksiniz, asırlardır yerinden oynamış bulunan taşlar birer birer nasıl yerine oturacak.
Noel arifesi (Bıdni veçer), geleceğe umutla baktığımız aile bayramlarından biridir. Geçmiş ve gelecek arasındaki sınırda Ortodoks Bulgarlar, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar gelecek günleri karşılamak için bir araya geliyorlar. Gelenek üzere yemek..
Eskiden Küçük Noel veya “Neyadka” (Yemek yemeyen) olarak da adlandırılan Noel Arifesi , bir sonraki yılın tamamını etkileme gücünü taşıyan karanlık, korkutucu bir dönemin parçası olarak kabul edilirdi. Bu nedenle Noel'den..
Aynen geçmişte olduğu gibi günümüzde de Noel’den önceki günün erken sabah saatlerinden itibaren haneleri yılın en önemli akşam yemeği için yapılan hazırlıkların telaşı sarar . İsa’nın doğumu arifesinde yenen yemekler hayvansal ürün içermese de sofra..