AB, sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik en güçlü iklim yasalarından bazılarına sahiptir. Sera gazı emisyonları,aynı dönemde ortalama GSYİH yüzde 60'tan fazla artmasına rağmen, bugün 1990'a nazaran üçte bir oranında daha azdır.
AB aynı zamanda iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik en büyük finansman bağışçısıdır. Ancak AB, yapbozun yalnızca bir parçasıdır, çünkü kıtanın emisyonları dünyadaki emisyonların yalnızca yüzde 7'si kadarını oluşturuyor.
Yaklaşık 80 bin katılımcının yer aldığı bu yılki BM İklim Değişikliği Konferansı, en büyük zirve olma özelliğini taşıyor.
Dünyanın geleceğini güvence altına almak ve iklim değişikliğinin ciddi zararlarını önlemek ve biyolojik çeşitliliği korumak için bir çerçeve anlaşması üzerinde anlaşmaya varılması, güçlü bir Avrupa varlığına sahip olan foruma bağlanan umutlardan sadece birkaçıdır.
Avrupa Birliği'nin planları, petrol, doğal gaz ve kömür gibifosil yakıtları, sübvanse etmek yerine, yenilenebilir enerji teknolojileri sayesinde yeni ekonomik fırsatlar ve istihdam yaratmak, bunlara yatırım yapmak ve aynı zamanda havanın kalitesini artırmaktır.
Aynı zamanda Avrupa Parlamentosu'nun emisyon ticareti sistemi reformu konusunda baş müzakerecisi olan Avrupa Halk Partisi’nden Alman milletvekili Peter Liese, mevcut enflasyonun yenilenebilir enerji yatırımlarındaki gecikmeden kaynaklandığını ve Sosyal İklim Fonu'nun yeşil geçiş sırasında savunmasız insanlara destek sağlayacağını açıkladı:
“İklim tarafsızlığını yasal olarak 2050 yılına bağlayan bir iklim yasamız var. 2030 yılında yüzde 55 oranına kadar azaltma hedefimiz var, ama mevzuat gereği yüzde 57 bile olacak, yani hedefin üzerine çıkacağız ve buraya tüm sektöçrler dahil olacak.
Yeni teknolojilere yatırım yapanlar ödüllendirilecek, doğaya olan etkisini dikkate almayan çelik veya kimyasal üreticileri ise zorluklarla karşılaşacak.
Buna ek olarak, Çin çeliği Avrupa'ya geldiğinde, üretimi sıfır emisyonlu ise sınırda bir ücret ödenmesi gerekecek ve bu da karbondan arındırma motivasyonu olarak hizmet edecek.“
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ve Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel de Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) Dubai kentinde düzenlenen 28'inci Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı’nda hazır bulundu:
“Bugün, AB, sadık ve kararlı bir ortaktır, çünkü Dünya bize değil çocuklarımıza aittir. Bu sadece bir reklam değil, gerçeğin ta kendisidir. Önümüzdeki on yıl çok önemli. İnsanlığı korumak için her birinizle birlikte çalışmaya yüzde 100 kararlıyız” dedi Ursula von der Leyen.
Charles Michel devamla şunları belirtti:
“Ancak, daha fazlası gerektiğini biliyoruz. Uluslararası finans sisteminde reform yapmamız gerekiyor.
Güçlü bir yeşil tahvil piyasasına ve daha fazla karbon fiyatlandırmasına ihtiyacımız var. Herkesi forumun nihai kararına bu hedefleri dahil etmeye çağırıyorum. Çünkü bu yatırımcılara ve tüketicilere güçlü bir mesaj gönderecektir. Hiç şüphe yok ki enerjinin geleceği temiz olacak, uygun fiyatlı olacak ve bize yakın bir yerde üretilecek.”
Forumda Ursula von der Leyen, yenilenebilir enerji kapasitesini üç katına çıkararak en az 11 terawatt'a çıkarmak ve enerji verimliliği tedbirlerini bu on yılın sonuna kadar yılda yaklaşık yüzde ikiden yüzde dörde çıkarmak için 118 ülkeyi kapsayan küresel bir girişim başlattı:
“Bazı ülkeler için yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelik sermaye maliyeti fahiş derecede yüksektir. Bu yüzden ihtiyacı olan ülkeler için gerekli mali desteğin yolunu açmamız gerekiyor.
Bu nedenle, önümüzdeki iki yıl içinde AB'nin, komşu ülkelerimiz ve dünya genelinde enerji geçişini desteklemek amacıyla Avrupa bütçesinden 2,3 milyar avro yatırım yapacağını duyurmaktan memnuniyet duyuyorum.“
AB İklim Komiseri Wopke Hoekstra, şunları belirtti:
“Diğerleri geçmişten gelen fikirlerin arkasına saklanamaz ve sorumluluk almalıdır. Ben bunu destekliyorum ve bu, ödeyebilenlerin ödemesi gerektiğini, çok kirletenlerin sorumluluk alması gerektiğini ima ediyor. Bazı ülkeler,ki bunlardan bir tanesinde ben kısa zaman önce bulundum- Çin, son yıllarda muazzam bir ekonomik ilerleme ve gelişme gördük. Ve bu güç, bu refah, sorumlulukları da beraberinde getiriyor."
Nikolay Petkov için iklim hedeflerine ulaşmak önemli:
“Bana göre her şeye rağmen şu aşamada konferanstan iyimser sinyaller geliyor. Fosil yakıt emisyonlarının aşamalı olarak durdurulması hedefi ve bunların azaltılıp durdurulması gerekip gerekmediği yine gündemde. Benim görüşüme göre bu, Paris Anlaşması'nın hedeflerine ulaşıp ulaşamayacağımız veya en azından ulaşmaya yaklaşıp yaklaşamayacağımız en önemli sorudur. Bulgaristan'da işler gerçekten de gelişiyor, belki de bazı açılardan biraz yavaş. Aslında, ilerleme kaydedilmesine rağmen belki de siyasi irade tam olarak orada değil.”
"Greenpeace Bulgaristan"dan Desislava Mikova, Dubai'de düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı’nda Avrupa Birliği'nin mesajlarını ve girişimlerini değerlendirdi:
„Avrupa Birliği gerçekten de küresel sahnede değerli bir liderlik sergiledi. Mesele şu ki, bu tür deklarasyon ve birleşmelerden sonra asıl iş, politikacıların ve heyet üyelerinin ülkelerine dönmesiyle başlıyor. Vaatler ve bunların uygulanması, başka bir şeydir.
Örneğin ülkemiz Bulgaristan'da son iki yılda özellikle güneş enerjisi olmak üzere yeni yenilenebilir enerji kapasitesinin kurulumunda gerçekten büyük bir sıçrama yaşandığını görüyoruz.
Ancak vatandaşların ve hanelerin bu tür kararlara erişiminin henüz yeterince teşvik edilmediğini ve bir ölçüde sınırlandırıldığını da belirtmemiz gerekiyor. Bulgaristan'ın kentleşmiş bölgelerinde, şehirlerde, örneğin kendi ihtiyaçları için enerji üretmeye yönelik çatı sistemleri gibi, henüz gerçekleştirilmemiş büyük bir potansiyel var.
Bu anlamda Avrupa'daki pek çok ülke Bulgaristan'ın çok ilerisinde, çok gelişmiş mevzuatları var ve biz onlardan çok fazla deneyim kazanabiliyoruz ve bu tür kararların Bulgaristan vatandaşlarına da etkili bir şekilde uygulanması bir irade meselesidir. Olası tedbirlerden biri belediyenin ve yerel toplulukların, yani yerel halkın bu tür projelere katılma fırsatına sahip olması, bu tür projeleri henüz başlangıç aşamasında tartışıp katılmalarını sağlamak olabilir.”
AK, Selanik ile Sofya arasındaki de dahil olmak üzere hidrojen boru hatlarının inşasını finanse etmeyi planlıyor ve COP28'de Bulgaristan ve diğer 20'den fazla ülke, nükleer enerjinin payını üç katına çıkaracak bir deklarasyon kabul etti. Sizin yorumunuz nedir?
“Çok fazla soru var. Yeni nükleer enerji inşa etmek son derece pahalı ve zaman alıcı olduğundan, bunlar çoğunlukla finansmanla ilgilidir.
Son yıllarda bu tür projelerin tamamı öngörüldüğü zaman ve mali çerçevede gerçekleşmedi, yani daha fazla zamana ve daha fazla paraya ihtiyaç duyuldu.
Aynı zamanda, şu anda ve önümüzdeki on yılda çözüme olan ihtiyaç, gerçekten çok büyük ve bu, çok daha esnek, daha çabuk sonuç alabilecek başka türde çözümlerle mümkün. Bu türden, yaz sıcaklıklarını suyu ısıtmak için kullanan, daha sonra kış aylarında belirli bir ısıtılmış alanlarda enerjiyi ısıtmak için kullanılan güneş enerjisiyle ısıtma gibi yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji depolama çözümleridir.“
Sizce şu anda yeşil geçişin karşı karşıya olduğu en büyük sorun nedir: finansal, teknolojik veya politik mi?
“Öncelikle politik diyebilirim, çünkü uygulayabileceğimiz teknolojik çözümler var. Harekete geçirilebilecek bir mali kaynak da var ama bu çözümleri hayata geçirecek ve şu anda oldukça güçlü olan fosil yakıt lobilerine bağımlılığı kıracak siyasi cesaret eksik. Ayrıca fosil yakıt endüstrilerini kirletmeye yönelik sübvansiyonları sona erdirecek siyasi cesaret eksikliği de mevcut”.
Bulgarlaristan vatandaşlarının yeşil geçişle ilgili korkuları çoğunlukla yoksullaşma, daha spesifik olarak enflasyon ve iş kayıpları ile ilgili gibi görünüyor.
ABD ve Çin gibi diğer büyük oyuncuların taahhütte bulunmaması nedeniyle Avrupalıların bu yüksek bedeli ödeme tehlikesi var mı?
“Yeşil geçişin sadece neler getireceğini değil, bundan ne kazanabileceğimizi veya bunu gerçekleştiremezsek ne kaybedeceğimizi de düşünmemizi öneririm, çünkü zaten iklim krizi koşullarında yaşıyoruz.
Geçtiğimiz yıl, komşu ülkelerimizde daha da yıkıcı sellere neden olan Daniel Kasırgası nedeniyle Güney Karadeniz kıyılarında yaşanan ve hatta ölümlere yol açan yıkıcı yağışlarla Bulgaristan toprakları da dahil olmak üzere bunu çok açık bir şekilde gösterdi.
Sınırımızın güneyinde eşi benzeri görülmemiş yangınlarla birlikte Yunanistan'da Avrupa'da kaydedilen en büyük orman yangını yaşandı. Bunların hepsi iklim krizinin sonuçlarıdır. Bunlar önümüzdeki yıllarda daha da çok yaşayacağımız olaylardır.
Yeşil geçişin bize verdiği fırsat, ekonomimizi ve enerjimizi nasıl dönüştüreceğimizi tam olarak planlamaktır, böylece işleyişimize devam edebiliriz ve toplumlarımız hem bu tür olaylara hem de enflasyon gibi şoklara karşı mümkün olduğunca dirençli olur.
Tekrar enerji toplulukları ve kendi ihtiyaçları için enerji üretimi örneğine dönecek olursam, Avrupa'da son iki yıldaki enerji krizi sırasında, öngörülebilir bir maliyete sahip yenilenebilir enerji üretimi sayesinde enerji faturaları değişmeyen bu tür toplulukların pek çok örneği var.
Bu üretim şeklinin pek çok faydası vardır ve bunlardan bahsetmek önemlidir. Enerji sektörünün dönüşümünden özellikle etkilenen kömür bölgelerindeki insanlar da bu faydalardan yararlanabilir.”
Çeviri: Şevkiye Çakır
Bu haber, AB “Euranet Plus” Radyo Ağı çerçevesinde hazırlanmıştır.
“Hak ve Özgürlükler İttifakı” , Türkiye’de Bulgaristan’daki erken Parlamento seçimleri için kullanılan 48 000'den fazla oydan yaklaşık yüzde 65'ini ikna edici bir şekilde kazandı. Bu, 46495 kişinin oy kullandığı Haziran seçimlerine nazaran biraz..
Süredurum seçimler. Yarın her şeyin yoluna gireceğini ve dört yıl sonra seçimler vesilesiyle sizinle haberleşeceğimize dair son damla umutla dolu seçimler. Politikacılardan, kendimizden ve oy vermeyen diğer insanlardan gelen üzüntüyle dolu..
Büyük Britanya’da yaşayan ve vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere bu seçimlerde de Bulgaristan’ın Londra Büyükelçiliği’nde kurulan seçim sandığına giden Zdravka Vladova -Momcheva, Bulgaristan Radyosuna konuşurken “Birlik ve beraberliğe muhtacız”..
Son haftalarda otokton (yerli) koyun c insleri yetiştiren bir hayvancı ailesinin içinde bulunduğu durum, kamunun dikkatini üzerine çekti. İnsanlar,..
“Bulgaristan’ın genomu” adlı projenin pilot programına katılan 1000 kişi, çağdaş Bulgarların genetik koduna ışık tutan araştırmaya konu olacak...