İnsanın bu dünyada sahip olabileceği en büyük nimetlerden biri evlâttır. Allah’ın göze nur, kalbe sevinç ve gönüllere mutluluk olarak lütfettiği evlâtlar, insanın en değerli varlıklarıdır. Bu yüzden onları gözetip korumak ve faydalı bir hâle getirmek önemli bir yükümlülüktür.
İslâm dini, çocukları bir nimet olarak kabul etmekle birlikte ana-babaların, kendileriyle sınandığı imtihanı olarak da değerlendirmektedir. Bu yüzden çocukların hayırlı evlât olarak yetişmesinde emeği geçen ebeveynler takdir edildiği, dünya ve ahirette bunun faydasını gördükleri bildirildiği gibi, neslin muhafazası konusunda gerekli duyarlılık ve gayreti göstremeyip çocuklarının yetişip gelişmesinde gerekli şeyleri yapmayan veliler kınanmaktadır.
Toplumun huzur ve barışını, fertlerin dünya ve ahiret mutluluğunu hedefleyen İslâm dini, bunları sağlamak için belirli kurallar koyarak bir nizam kurmuştur. Bu bağlamda toplumun her ferdine bulunduğu konuma göre hal ve sorumluluklar yüklemiştir. Bunu, Hazreti Muhammed’in şu mübarek sözleri çok güzel bir şekilde açıklamaktadır: “Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Devlet reisi de bir çobandır ve sürüsünden sorumludur. Erkek, ailesinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Kadın, kocasının evinin çobanıdır ve sürüsünden sorumludur. Hizmetkâr, efendisinin malının çobanıdır; o da sürüsünden sorumludur. Netice itibarıyla hepiniz çobansınız ve güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.”
Bu bağlamda ele alındığında ana-babalar da en azından belirli dönemde çocuklarından doğrudan sorumludur. Onların hayatlarını sürdürmelerinden, kimlik ve karakterlerini oluşturmadan, maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılayıp hayata hazılanmalarından belirli ölçüde ana-babalar sorumludur. Bu sorumluluklarını yerine getirmeleri durumunda evlâtları, hakikaten gözlerinin nuru, kalplerinin süruru ve toplumun huzuruna vesile olacak, aynı zamanda ahiret mutluluklarına katkı sağlayacaktır.
Bu bakımdan ana ve babaların evlâtlarına karşı en önemli sorumluluklarını Peygamber Efendimizin öğretisi ışığında şu şekilde sıralayabiliriz:
1. Çocuklarımıza analık/babalık yapacak doğru bir eş seçimi;
2. Çocuğumuz dünyaya geldiğinde tahnik denen hurma ezmesi veya bal gibi tatlı bir şeyi damağına sürme işlemini dua eşliğinde yapmak;
3. Çocuğumuz dünyaya geldiğinde ezanla güzel bir Müslüman adı vermek;
4. İmkânlar ölçüsünde doğumunun 7. gününde sadak verip akika kurbanı kesmek;
5. Uygun bir yaşta erkek çocukları sünnet etmek;
6. Çocuklarımızı helâl ile beslemek;
7. Çocuklarımızı terbiye edip temel bir eğitim vermek;
8. Yaşları yediye gelince namaz ve oruç gibi dinî ibadetleri öğretip alıştırmak;
9. Çocuklarımız arasında ayrım yapmamak;
10. Evermek.
Önümüzü aydınlatan hakikat ışığının doğması için zaman zaman fikrilerin çarpışması normal ve gereklidir. Zira insan düşünen bir varlıktır ve doğal olarak düşündüğünü de söyleyecektir. Herkes fikirlerini paylaşınca farklılıklar ortaya çıkacaktır..
İnsanoğlu dünyada birtakım zorluklarla hep sınanmış, sınanmaya da devam edecektir. İnsan hayatının hikmetlerinden birisidir imtihan. Bu hakikate işaret babında Cenâb-ı Allah, çokça okuduğumuz Mülk/Tebareke suresinin 2. ayetinde şöyle buyurmuştur:..
Her ne denli yaşarsa bir kişi, Âkıbet ölmektir onun işi... Böyle özetleyip sonuca bağlıyor şair insanın dünya hayatını. Ve insan, istese de istemese de bu hakikatle bir gün muhakkak yüzleşiyor. Bu büyük hakikatle yüzleşmeyi ve sonrasını şair Yayhya Kemal..
Meryem Ana'nın Tapınağa Giriş Yortusu (Vıvedeniye Bogorodiçno),Ortodoks dünyasının en eski ve saygın bayramlarından biridir. Patrik Tarasius döneminde 8...