İsmail Cambazov, Bulgaristan’daki Türkler için önemli ve değerli bir aydın ve araştırmacı gazeteciydi. Sofya Yüksek İslam Enstitüsü'nde rektör ve öğretim görevlisi olarak yer aldı, Bulgaristan ve Balkanlar'daki Türk ve Müslüman topluluğun tarihi ve sorunlarıyla ilgili kitaplar ve onlarca makale yazdı. Bulgaristan'daki Müslüman topluluğuna ve kurumlarına sağladığı katkılarından dolayı 2018 yılında "Hocazade Mehmed Muhyiddin Efendi" onur ödülüne layık görüldü. Kendisiyle ilgili çeşitli programlar düzenlendi, yazılar yazıldı, hatta Sofya Yüksek İslam Enstitüsünde hayatını ve eserlerini ele alan bir diploma tezi hazırlandı.
Çalışkanlığı, disiplini, etkileyici hitabeti ve tartışılmaz liderlik özellikleriyle dikkat çeken Cambazov Hoca’nın 92 yıllık yaşam yolculuğuna damgasını vuran önemli dönüm noktaları olmuştur. Faşizm, Komünizm ve Demokrasi dönemlerinin iniş çıkışlarını yaşadı önemli tarihi olaylara bizzat şahit oldu ve bu üç dönemde karşılaştığı sorun ve zorlukların üstesinden gelmeyi başardı.
II. Dünya Savaşı'nın yıkıcı etkilerini atlatmış, o dönemde Türk halkının en önemli eğitim kurumu olan "Medresetün Nüvvab"da eğitim görü, komünist idealine bağlı Türk aydınları sınıfının inşasında yer almıştır. Cambazov Hoca, dönemin birçok Türk aydını gibi "aydınlık komünist gelecek" vaadine içtenlikle inanıyordu ve Komünist rejiminin düşüşünü hayal kırıklığıyla karşıladı.
Ancak 1989'da demokratik değişimlerin başlamasıyla büyük bir dönüş yapan Cambazov Hoca gerçek özüne ve Türk-Müslüman kimliğine yeniden kavuşmayı başardı.
Faşist, komünist ve demokrasi dönemlerinin doğrudan tanığı olan İsmail Cambazov'un hayat hikayesi 10 Haziran 1928 tarihinde doğduğu Brezen (Halaçdere) köyünde başladı. Aile değerlerine ve atalarının hatırasına olan bağlılığı ve bilincinin geliştiği bir ailenin 9 çocuğunun en küçüğüdür. “Beşiğim ve Eşiğim” adlı biyografik kitabında Birinci Balkan Savaşı sırasında Şükrü Paşa’nın ordusunda Edirne savunmasına katılan kahraman bir babaya karşı gurur duyan bir evlat bilinciyle büyüdüğünü ifade etmiştir. Bu sebeple “Balkanlar’da Türkler ve Müslüman Azınlıklar” (21. Yüzyıl Türk Kültür Merkezi Yayınları, Sofya 2013) adlı kitabını, Balkan Savaşları’nın 100. yılı münasebetiyle babası İsmail Çavuş’a ithaf etmesi tesadüf değildir.
Küçük yaşlardan itibaren aile geçimini sağlamak için verdiği mücadele, ilim ve öğrenime olan ilgisini azaltmadı.
Küçük yaşlardan itibaren aile geçimini sağlamak için verdiği mücadele, onu ilim ve öğrenime olan ilgi ve istekten ayırmadı. İsmail Cambazov, 2014 yılında Ergül Bayraktar’a verdiği mülakatta bu süreci anlattı:
"Rodoplar’ın Ardino belediyesine bağlı eskiden Halaçdere adını taşıyan Brezen köyünde doğdum. İlk okulu doğduğum köyde bitirdim, bitirdim diyorum ama bitiremedim çünkü II. Dünya Savaşı arifesindeki gergin yıllara denk geldi. Belediyeler çeşitli nedenlerden dolayı özel Türk okullarını kapatıyorlardı, hocalarımızı askere alıyorlardı, ders yılı yarı yarıya boş geçiyordu. О vakit zaten dört dörtlük bir eğitim yılı yoktu. Aslında ders yılı 1 Eylül’de başlıyordu ancak biz köylü çocukları, analarımıza babalarımıza yardım etmek için hayvanları çayırda bayırda otlattığımızdan dolayı ders yılına Ekim’de yahut Kasım’da başlıyorduk. Mart ayında 60 kişilik okulda 18-20 talebe kalıyordu. Buna rağmen o zaman bizim hocalarımız çok gayretliydi. Bize her şeyden evvela en gerekli bilgileri, okuma yazmayı öğrettiler. Bizde bilime karşı sevgi, saygı uyandırdılar. İlkokuldan aldığımız hızla devam ettik üniversiteleri bitirdik, doktoramızı yaptık, ancak temel ilkokulda atıldı."
İsmail Cambazov'un hayatındaki en önemli olaylardan biri, hiç şüphesiz, 1945 eğitim öğretim yılında Şumen şehrindeki Medresetü’n Nüvvab’a kabul edilmesi ve burada öğreniminin ilk yıllarında girişkenliği ve disipliniyle öne çıkmasıdır. Bu nitelikleri ona 1947 yılında liderlik pozisyonlarına gelme imkanı verdi. Nüvvab’da Komünist Gençlik Birliği kurucusu oldu ve 1948/49 eğitim - öğretim yılında Komünist Öğrenci Birliği başkanı seçildi. Başarılı örgütsel çalışmalarından dolayı Komünist Gençlik Birliği Merkez Komitesi tarafından ödüllendirildi.
Dr. Cambazov, bu faaliyetlerinin yanı sıra, hem "Nüvvab" öğrencileri hem de okul yönetimi nezdinde otorite ve saygınlık kazanmayı başardı. Nüvvab’ın kişiliği üzerindeki etkisi çok büyüktü ve 2005 yılında "Medresetün Nüvvab" hakkında anılarını yazdığı “Medresetü’n Nüvvab, Anılar ve Belgeler” ("Ahmet Davudoğlu" Dostluk ve Kardeşlik Vakfı, Sofya 2005) adlı kitabını Türkçe olarak yayımladı. Bu kitabı hem okulun tarihi hem de Bulgaristan Türk topluluğunun eğitimi üzerinde araştırma yapanlar için değerli bir bilgi kaynağıdır.
"Medresetun Nüvvab"ın ve Türk aydınlarının parlak geleceği, 1948 yılında Komünist rejimin okulun önde gelen öğretmen, müdür ve öğrencilerine yönelik baskıcı yöntemlerinin gölgesinde kaldı. İsmail Cambazov, 2010 yılında yayımladığı “Osman Kılıç Mahkemesi'nin Perde Arkası, Anılar ve Belgeler” (Kalem Kitaplığı Yayınları, Sofya 2010) adlı anı kitabında Nüvvab’ta Türk öğretmeni Osman Kılıç ve 5 öğrencisinin yargılanması sırasında yaşanan olaylara ışık tutmuş ve Komünist rejimin, Türk aydınlarının önemli isimlerini ortadan kaldırarak Türk topluluğunun tamamını kontrol altında tutma yolunda uyguladığı stratejiyi ortaya koymuştur.
Cambazov Hoca şahit olduğu bu olayları şöyle açıklamıştır:
“.. Ne casuslukla ilgisi var ne 5 talebesinin örgütleme ile ilgisi var. Bu beş talebe hepsi benim arkadaşlarımdı, başkanı olduğum talebe komitesinde yardımcılarımdı. Onları hapse soktular. İçerde kabir azabına tabi tuttular, çeşitli işkencelerden geçirdiler, kabul ettirdiler onların yöneticisinin Osman Kılıç olduğuna dair. Çocuklar, bir soluk alalım diye, bunu polisle kabul etmişler. Fakat, mahkemede hepsi bunu inkar ettiler, zorla kabul ettirdiklerini anlattılar. Buna rağmen cumhuriyet savcılığı Osman Kılıç’a ve 2 talebesine ölüm cezası istedi ve ölüm cezası çıkarttı. Yüksek Mahkeme, Osman Kılıç ve öğrencilerinden Enbiya’nın ölüm cezasını tevkif etti. Diğer öğrenci Osman Hüseyin’e müebbet cezası verildi. Osman Kılıç ve Enbiya 17 sene yattılar hapiste, daha sonra iki devlet anlaştı. Türk hükümeti iki Bulgar casusunu iade etti, Osman Kılıç mahkemesinin yapıldığı senelerde Ruse’de, Sofya’da, Plovdiv’de Yambol’da daha 4-5 tane mahkeme yapıldı. 13-14 Nüvvab’lı mahkum edildi.”
İyi bir teorik ve pratik eğitimle "Nüvvab"tan başarıyla mezun olan İsmail Cambazov, 1949 yılında Sofya Üniversitesi Hukuk Fakültesine kaydoldu ve 4 yıl sonra onur derecesiyle mezun oldu. Hukuk Fakültesini tercih etme sebebini ise kendisi şöyle izah etti:
"Dedim ki agronomluktan hukuk daha önemli. Hukuk hak ve adalet meselesidir. Türkler arasında tek bir hukukçu yoktu. Bir iki defa tesadüfen mahkemeye rast geldim ve gördüm ne kadar haksızlıklar yapılıyordu. Milletin hakkını korumak için hukuku bitirdim. Ya Kırcali’de ya Ardino’da yargıç olmak istiyordum. Momçilgrad’a cumhuriyet savcısı olarak tayin edildim. Oraya gidemedim. Daha sonra Momçilgrad'da açılan Türk lisesinin müdürü olarak tayin edildim. Oraya da gidemedim. Çünkü yazgı başka."
Cambazov Hoca’nın insan hakları savunucusu olmak için hayal ettiği savcılık mesleğini icra etmek nasip olmadı. Kaderi onu asıl mesleği olan gazeteciliğe yönlendirdive Sofya Üniversitesinin Gazetecilik Fakültesi'nden gıyaben mezun olduktan sonra İsmail Cambazov “Yeni Işık” gazetesi ve Sofya Basın Ajansı'nda gazeteci olarak çalıştı. “Yeni Işık” gazetesine nasıl başladığını anlatan Cambazov Hoca şunları paylaştı:
"Çağırdılar partiye, dediler bizim gazeteciye çok ihtiyacımız var, Türkçe bilenler yok. Zaten o yıllarda Yeni ışık gazetesini alıp da bakarsanız, anlayamazsınız Türkçe mi yazılmış Bulgarca mı. İki sene gidip yardım et, ondan sonra nereye istersen git dediler. Biz de gittik, iki sene için Yeni Işık gazetesine gittik. 2 sene 60 sene oldu. Hala da devam ediyor yani.."
Cambazov Hocanın da söyleşide belirttiği gibi sadece 2 yıl sürecek diye düşündüğü gazetecilik görevi 60 yıl sürdü. Zira emekli olduktan sonra da "Kaynak" ve "Müslümanlar" dergilerinde yazı yazmaya devam etti.
2018 yılında ise "Bulgaristan Türk Basını Tarihinde Yeni Işık Gazetesi" (Erkam Matbaası, İstanbul, 2011) adlı kitabını yayımladı. Ayrıca aktif gazetecilik faaliyeti nedeniyle "Bulgar Gazeteciler Birliği" plaketine layık görüldü.
Demokrasiye Geçişin ilk dönemlerinde Dr. Cambazov, Yüksek İslam Enstitüsü'nün kuruluşunda aktif rol aldı, rektör ve öğretim görevlisi olarak görev yaptı ve 2005 yılında “Sofya İslam Enstitüsü, Anılar ve Belgeler”(Ahmet Davudoğlu Vakfı, Sofya 2005) adlı anı kitabını yayımladı.
Özellikle Başmüftülükle işbirliği yaptığı yılları kıymetlidir ki, bu çalışmaların meyvesi Bulgaristan Başmüftülüğü tarihini konu alan iki ciltlik eseri “Bulgaristan Başmüftülük Tarihi” 2013’te Türkçe olarak yayınladı. Başmüftülük tarihindeki önemli olayları ve şahsiyetleri aydınlatmada önemli bir katkı sağlayan bu eser, 2018 yılında Bulgarcaya çevrilerek kısaltılmış haliyle okuyuculara sunulmuştur.
İsmail Cambazov 2017'de “Volga Bulgarları - Türk Kabilelerinden İlk Müslümanlar” (Kültürel Etkileşim Derneği, Sofya 2017) adlı kitabı çıktı ki, bu da yazarın çok yönlü araştırma ilgisinin ve sönmeyen yaratıcı enerjisinin kanıtı niteliğindedir.
ABD, Almanya, İspanya, Türkiye, Makedonya, Slovakya'da düzenlenen onlarca uluslararası sempozyuma katılan Dr. Cambazov Bulgaristan'daki Türk - Müslüman topluluğun tarihi ve sorunlarının çeşitli yönlerine dikkat çekti. Bulgaristan'da Türk kültürünün korunması ve yaygınlaştırılması amacıyla faaliyet gösteren Kültürel Etkileşim Derneğinin faaliyetlerine aktif olarak katıldı ve destek verdi. Memleketi olan Ardino isminin yurt içinde ve yurt dışında tanıtılmasındaki katkılardan dolayı Ardino belediyesinin fahri rozetine layık görüldü.
Bugün Bulgaristan’daki Türk-Müslüman topluluğu, Dr. Cambazov'u, hem yurt içinde hem de yurt dışında çeşitli etkinliklerle anmaya devam etmektedir. 2022 yılında Momçilgrad şehrinde açılan İslami dini edebiyat kitapçısı onun adını taşımaktadır. Hiç şüphe yok ki Dr. İsmail Cambazov, hayatını Türk topluluğun yararına adayan Türk aydınları arasında kalıcı izler bırakmış şahsiyetler arasında değerli bir yere sahiptir.
Bu bağlamda bir kez daha İsmail Cambazov Hocayı bir kez daha saygı ve rahmetle anıyoruz.
İlgili yazılar:
Yazı : Emine Bayraktarova
Foto: arşiv, Vedat Ahmet, grandmufti.bgHristo Yavaşev-Christo sergisine yapılan yeni bağış, “Kvadrat 500” adlı Ulusal Galerinin koleksiyonu tamamlıyor. 2012 yılında Vladimir Chimov ve eşi, o dönemde Ulusal Yabancı Sanat Galerisi adını taşıyan galeriye Hristo Yavaşev-Christo'nun Ulusal..
Yazar Anna Maleşkova, geçen yılın son günlerinde başkentin "Devlet Arşivleri"nde hemfikir insanlarla bir araya geldiği duygu dolu bir toplantıda 80. yıldönümünü kutladı. 1971 yılında anavatanın kendisine neler sunacağını görmek için doğduğu..
UNESCO’nun 2021 yılı “Yaşayan İnsan Hazinesi” ödülünü Saya adı verilen antik Küstendil halk kostümünün yapımıyla ilgili projesi sayesinde kazanan Madlen Bojilova Amin BNR’nin Blagoevgrad Radyosuna konuk oldu. Madlen bir süre önce yurt..