Günün Programı
Yazı Boyutu
Bulgaristan Ulusal Radyosu © 2025 Tüm hakları saklıdır

Cuma öğleden sonra

Sevgi Medeniyetinin Terennümü: Kaside-i Bürde

İslâm dini, Cenab-ı Allah’ın mesajlarının insanlar arasından seçilen bir kul ve peygamber olan Hazreti Muhammed vasıtasıyla insanlığa ulaştırılıp onun örnek hayatıyla yaşayarak gösterilmesinden ibarettir. Allah, Hazreti Muhammed’i özel olarak seçmiş, özel olarak yetiştirilmiş ve âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Bu özel yeri sebebiyle Habibullah – Allah’ın habibi, sevdiği hâline gelmiştir. O da her zaman kendisine özel bir yer ve görev verene sevgi beslemiş, aşkla bağlanmış, muhabbetullahı/Allah sevgisini hayatının merkezinde tutmuştur.

Çok kısaca özetlemeye çalıştığımız bu sevgi ve rahmet hikâyesi, asırlardır Müslüman edebiyatının temelini oluşturmuştur. İlk akla gelen Leylâ ile Mecnun, Ferhat ile Şirin gibi aşk ve sevda yüklü hikâyelerin temelinde yukarıda sözünü ettiğimiz sevgi, aşk ve muhabbet vardır, Müslüman şair ve yazarların bu aşk ve muhabbetin yansımalarını dile getirmişlerdir.

Bu bakımdan Müslüman edebiyatında sevginin müşahhas/somut hâli olan Hazreti Muhammed çok önemli bir motif ve simge hâline gelmiş, kendisini betimlemek için birçok ifadeler kullanılarak edebiyat sayfaları zenginleştirilmiştir. Özellikle gül motifinin Hazreti Peygamberi anlatma hususunda çok önemli olduğu bilinmektedir. Bundan da öte bazı şairler şiirin varlığını ya da etkisini tamamen ona bağlamışlardır. Nitekim şu beyit bunun en meşhur ifadesidir:

Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl

Muhammed’siz muhabbetten ne hâsıl?!

Hazreti Muhammed, İslâm dünyasındaki şairleri o kadar etkilemiş ki, ona adadıkları şiirlerden büyük koleksiyonlar oluşmuş, hatta divan edebiyatında sırf Habibullah’a adanmış bir nazım türü oluşarak adına naat denmiştir. Tasavvuf edebiyatı büyük ölçüde Hazreti Muhammed merkezli olduğu gibi, divan edebiyatı da belirli ölçüde Allah’ın Rasulüne intisap ederek kendisine meşruiyet kazandırmaya çalışmıştır. Bu yüzden Türk İslâm edebiyatı kapsamında meydana getirilen divanların ilk şiirlerinden birileri Hazreti Muhammed’e adanmış kasideler/naatlar olup devamında da onun seçkin ashabına ithaf edilenler gelmektedir.

1400 küsür seneden beri birçok şair Hazreti Muhammed’i edebiyatına konu etmiş, bazıları da onu merkeze almıştır. Sahabilerden Hassan b. Sabit, Kâb b. Malik gibi şairlerle başlayan bu silsile günümüze kadar canlı bir şekilde gelmiştir. Bu edebî silsile içerisinde en önemli yerlerden birisini Mısırlı alim, sufi ve şair Muhammed b. Said el-Bûsîrî (1212-1296) almaktadır. Türkler için Süleyman Çelebi ve “Vesiletü’n-Necat” adlı mevlid mesnevisi neyi ifade ediyorsa, Arap ve genel olarak İslâm dünyası için de İmam Bûsîrî ve kaleme aldığı “Kaside-i Bürde” olarak şöhret kazanan “el-Kevâkibü’d-dürriyye fî mehi Hayri’l-beriyye” adlı edebî eseri aynı değeri taşımaktadır.

Bu eser, Hazreti Muhammed’in seçilmişliğini, doğumunu, hayatını, mucizelerini ve yüceliğini anlatmaktadır. Şairin, felçli olduğu bir durumdayken manevî işaretle kaleme aldığı, ustalık ve samimiyetle dile getirdiği hususlar asırlardır inanan gönüllere güç vermiş, kalplerini aydınlatmış ve zor zamanlarda dayanakları olmuştur.

İmam Bûsîrî’nin edebî eseri o kadar ilgi görmüş ve yaygınlık kazanmış ki, neredeyse girmediği kütüphane kalmamış, belirli dönemlerde okunmadığı meclis ve muhit kalmamıştır. Günümüzde yapılan araştırmalar sonucunda görülen o ki, geçen asırlar içerisinde “Kaside-i Bürde” üzerine birçok nazireler yazılmış, farklı dillere tercümesi ve şerhleri yapılmıştır. Tercüme edildiği diller arasında Müslümanların kullandığı hemen hemen bütün diller olduğu gibi, Latince, Grekçe, İngilizce, Almanca, İtalyanca, Fransızca, Rusça gibi diller başta olmak üzere birçok Batı, Uzakdoğu, Afrika dilleri de bulunmaktadır. 2025 yılı içerisinde bu eser, ilim adamı, arabist ve türkolog, şair ve yazar Dr. Aziz Şakir – Taş tarfından da Arapçadan Bulgarcaya tercüme edilerek Başmüftülük yayınları arasında neşredilmiştir.

“Kaside-i Bürde”nin şöhretini gösteren hususlardan biri olarak belirtmek gerekirse, araştırmacı Bünyamine Ayçiçeği tarafından konuyla ilgili yapılan bir araştırma sonucu sadece İstanbul’daki Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesinde “Kaside-i Bürde”nin 382 Türkçe, 165 Arapça ve 79 Farsça şerhi veya tercümesi tespit edilmiştir. Bu esere olan ilginin boyutlarını göstren ufak bir işarettir. Burada şunu da belirtmeden geçemeyiz.

Bulgaristan topraklarında da “Kaside-i Bürde” büyük ilgi görmüştür. Prof. Dr. Stoyanka Kenderova’nın yaptığı araştırmalarda bu eserin farklı yazma nüshaları ile tercüme ve şerhlerinin Osmanlı dönemindeki bazı kütüphanelerinde bulunduğu görülmektedir. Ayrıca üzerlerinde araştırma yapılmayan ve günümüze ulaşan farklı kitaplıklarda da bu eserleri görmek mümkündür. Bundan başka XIX. asrın ilk yarısında günümüz Omurtag kasabasında yaşayıp ölmüş olan alim Osmanpazarlı İsmail Niyazi Efendi de “Kaside-i Bürde”yi şerh ederek “el-Umde ale’l-Bürde” adlı Türkçe ve Arapça karışımı bir eser kaleme almıştır. Bu eser, Kahire ve İstanbul’daki yazma eserler koleksiyonlarında korunmaktadır. Önemli bir kültür merkezi olan Ruse şehrinde dünyaya gelen ve tanınmış bir edebiyatçı ve mütercim olan Rusçuklu Mehmed Hayri de “Kasîde-i Bürde”yi Türkçeşerh ederek “Hediye” adlı bir eseri okuyuculara armağan etmiştir.

İnsanlığın en hayırlısı ve son rehberi, Yaradan’ın sevgili peygamberi Hazreti Muhammed’e adanan en önemli edebî eserlerden biri olan “Kaside-i Bürde”den bu kadar söz ettikten sonra eseri tanımak adına Prof. Dr. Mahmut Kaya tarafından yapılan Türkçe bir çeviri-yorumun birkaç mısrasını paylaşalım:

Hasret ateşine yanmaktan mıdır
Aşkın neşesine kanmaktan mıdır
Selemli dostları anmaktan mıdır
Kanlı gözyaşları akar gözünden

Öyle içlisin ki gören şaşıyor
Dur dedikçe gözyaşları taşıyor
Kendine gel desen kalbin coşuyor
Ağlasan inlesen de yeridir
İnsan değil bu aşk dağlar eritir

Resul haz duyardı gece kalkmaktan
Hakkın huzurunda fazla kalmaktan
Ayaklar şişerdi namaz kılmaktan
Yazık bana yazık aykırı gittim
Onun sünnetine ihanet ettim

Hazreti Muhammed Hakk
ın sesidir
Her iki dünyanın efendisidir
Arap-
acem onun bir bendesidir
Zaman o
gül gibi gül görmüş değil
Sen de o güzelin önünde eğil

Bütün nebilerde üstündür elhak
Bir başka özenle yaratmıştı Hak
Hele bir ilmine keremine bak
Onun kemâline eren olmadı
Daha öylesini gören olmadı

Sîret ve sûreti tamam olunca
Nebîler fihristi hitam bulunca
En sonra o geldi vakit dolunca
Arınıp süzüldü kemâle erdi
Bu sebeple Allah habîbim derdi

Elbet anlatamaz şâir böylesin
Nutku tutulmuştur kalem neylesin
Bırak ta son sözü ilim söylesin
Âdem evlâdının o en hasıdır
Yaratılmışların en âlâsıdır

Gün olur k bir olay gelirse başa
Kesip ümidi düşme telaşa
Kereminden mahrum eder mi hâşâ
Resûl
ün yaktığı meşale sönmez
O kapıyı çalan eli boş dönme

(Mahmut Kaya’nın Kaside-i Bürde'yi Türkçe Söyleyiş adlı eserinden alınmıştır.)




Последвайте ни и в Google News Showcase, за да научите най-важното от деня!

Kategorideki diğer yazılar

Veliko Tırnovo’da Trapezitsa tepesi Ortaçağ Bulgaristan’ın ruhunu koruyor

Trapezitsa, Bulgaristan’ın Ortaçağ’daki başkenti Tırnovgrad’ın (günümüz Veliko Tırnovo şehri) meşhur üç tepesinden biridir. Şehrin kuzeybatısında yer alan tepe, Ortaçağ’da Bulgar çarlarının ve Bulgar patriğinin sarayları yer aldığı Tsarevets tepesinin..

Eklenme 20.08.2025 05:05

Cuma öğleden sonra

Güreş, çok eskilere dayanan bir beden terbiyesi ve spordur. Farklı dönemlerde farklı şekillerde ve türüne göre kurallara uyularak yapılan bu spor Türkler tarafından çok rağbet görmüştür. Mertlik, cengâverlik, güç ifadesi ve gösterisi olarak görülen ve ferdî..

Eklenme 15.08.2025 14:00

Cuma öğleden sonra

İslâm dini, insan dünya ve ahiret saadeti ve huzuru, özellikle de ölümden sonra başlayan ve sonsuz bir hayat olan ahirette kurtuluş, güzel bir hayat ve yüce makamlar sağlamaktadır. Bunun gerçekleştirebilecek imkânları Allah Teâlâ insana sunmaktadır. Ama..

Eklenme 08.08.2025 14:00