“Dünden Bugüne Radyo” bölümünde bu kez büyük bir şair, radyo program yapımcısı, söz yazarı ve Bulgaristan Türklerinin folkloründen şarkı ve türkülerin düzenlemesini yapan Sabahattin Bayram Öz’ü konuşacağız. Onu çok iyi tanıyan iki kişi de programa konuk olacak. Bursa’da tiyatroda çalışamalarını sürdüren sanatçımız Hafize Beysim Gün ve Ardino’dan öğretmen, yazar ve aydın Selahattin Karabaşev anılarını paylaşacak.
Kimdir Sabahattin Bayram Öz?
Sabahattin Bayram Öz 1931’de Dobriç'te doğdu. İlk ve ortaokulu Dobriç’te, liseyi de Sofya'da bitirdi. Askerliğini "Trudovo Delo" (Emek Davası) gazetesinin Türkçe sayfasında çalışmakla geçirdi.
Bundan sonra "Halk Gençliği" gazetesinin Kültür şubesini yönetti. "Narodna Prosveta" (Halk Eğitimi) Devlet Yayınevinin "Türkçe Edebiyat" kolunda uzun yıllar çalıştı. Bir süre Şumen Tiyatrosunda kaldı. Bundan sonra da Sofya Radyosunun Türkçe Yayınlar servisinde uzun yıllar çalıştı. BNR Türkçe Yayınlar Bölümünde program yapımcılığı, senaryo, radio piyeslerinde uyarlamanın yanı sıra bir de eserlerin söz yazarlığı ve editörlüğünde faal rol aldı. Sabahattin Bayram, radyonun altın arşivinde 500’e yakın Türkçe şarkı ve türkünün söz düzenlemesine imzasını atmış.
1990 baharında Türkiye'ye göç etti. Türkiye'ye göç ettikten sonra adına Öz soyadını ekledi.
Genç yaşta sanat yolunu tuttu. Askerlik yıllarında "Halk Gençliği" gazetisinin bir edebiyat yarışmasına ilk şiiriyle katıldı, birincilik ödülünü kazandı. Bundan böyle tüm hayatını sanata bağlayan şair, orijinal eserleriyle edebiyatın ünlü temsilcilerinden biri oldu. Şiirleri hayal zenginliği, sıcaklık, içtenlikle dolu. Bunların bir çoğunda şaire özgü bir felsefe var. Duru Türkçesi, ona has üslubu da yaratıcılığının ayrı bir zenginliğini oluşturmaktadır.
Sabahattin Bayram Öz, 14 Şubat 2013 yılında hayata gözlerini yumdu.
Şiirlerinin bir bölümü "Adresim Şudur" (1962) ve "Sokaklarım Çağırışımlar İçinde" (1966) şiir kitaplarında topludur. Sanatçımızın bir de "Ahmet" (1964) destanı vardır.
ANILAR
Anılar, aralar, anılar...
Kimsesiz gecelerime, sıcak
bir kadın misali
Beni severcesine sokulan
gündüzleri ömrümün.
Sararıp solan dileklerimin
daha çatlamamış tomurcuk hali
Niderim ben, nasıl yaşarım sizi kaybettiğim gün?
Tasasız bir çocuk oynar uzaklarda
Kırığı döküğü yok henüz bir tek oyuncağın
Bir bahar ki sonra, çiçeği yanmamış kırağıda karda
Sahteliğini duymamış seven kucağın...
Kaybettiğim her sevgili, kazandığım dost yüzü
Her sönen ateşimin bıraktığı yanık iz
Her sabahtan beklemediğim o lekesiz gökyüzü,
Her kırılan dalda kalan mey valanm sizsiniz;
Anılar, anılar, anılar...
Ben, sizinle seviyorum kendimi
Ben sizde temiz...
ALDANIŞ
Sözde eskisi kadar kanmayacaktım sana,
Sözde öyle yürekten yanmayacaktım sana...
Gözlerine baktım, yine aldandım;
Gözlerin bir yakın göründü bana.
Bir lâhza kendimi denizde sandım,
Bir lâhza bahtiyardım, yürekten, yana yana.,
Hep böyle dokumuşum ömür bezimi,
Renkler hep aynı, desen hep bir;
Med'le yakınlaşan kızın izini,
Hep böyle cezirler alır götürür....
Aldatmışım yine, bundan bana ne,
Sevmemişin beni, bundan ne çıkar!...
Değil mi dalgalar koşuyorken engine;
Enginde korktuğum o sırrı yıkar.
Değil mi, bir lâhza yeniden sevgilindim,
Değil mi bir lâhza mesuttum yine;
Bütün şüphelerden yumdum-silindim,
O acı gerçeği unuttum yine.
Hafize Beysim Gün ve Selahattin Karabaşev’le yaptığımız röportajları aşağıdaki ses linkinden dinleyebilirsiniz:
Fotoğraflar: özel arşiv
Hazırlayan: Şevkiye Çakır, Sevda Dükkancı