Fakat Bulgaristan’ın Bağımsızlığını kutlamak sadece bir “Çar Bayramı” değildir, aynı zamanda da genç Bulgar diplomasisinin büyük bir başarısıdır. Dönemin diplomasisi, meydana gelen dış siyasi şartlarından ve ülkelerin Balkanlar’da yeni bir savaşa karşı tutumlarından yararlanmıştır. Bulgaristan’ın o günkü diplomatik adımların ardından Bab-ı Ali, sadece bir yıl sonra ülkenin bağımsızlığını tanımak zorunda kalıyor. Avrupa güçleri de aynı davranışta bulunurken bundan sadece 10 gün sonra Bulgaristan’ı çarlık ve bağımsız bir ülke olarak tanımış oluyorlar. Bugün, tarihi manifestonun payitaht Veliko Tırnovo’da ilan edilişinin 109. yıldönümünde Sofya’da akademik çevrelerle bir araya geliyoruz.
Sofya Üniversitesi Tarih Fakültesi öğretim üyesi Doçent Todor Popnedelev, “ Neden bugün kalbimizle ruhunmuzla Bağımsızlığı hissetmiyoruz sorusunun birçok açısı var” diyor ve devam ediyor:
“Bunun birçok nedeni var. 1944 yılı sonrası, 22 Eylül 1908 olayları, siyasi elitin bir bölümüne ait olduğu düşünülürdü. Hatta daha eski dönemlerde, o tarihten itibaren Bulgar burjuvasıi, şovenist amaçları güderek savaşları başlattığı fikri kabul gördü. Bu tabii ki aşırılığa kaçıyor, ancak birçok neslinin beynine öyle işlemiş ki, onlar tarihin derinliklerine inme zahmetinde bulunmamışlar. Sırf ayakta kalma düşüncesinin hakim olduğu hareketli günlük hayatımızda, bu günü sadece Bağımsızlık gününde hatırlamamak amacıyla, bize tarih anlatılıyor. Bu önemli olay, Bulgaristan tarihinde Uyanış dönemi, Bulgaristan’ın Kurtuluşu ve 1885 yılında meydana gelen Birleşme sonucu gerçek olmuştur ve Bulgar aydınların çalışmaları ve Yeni Bulgaristan aydınları Bağımsızlığa ulaşmıştır. Unutmamalıyız ki, devleti olmadan Bulgarların kurumları vardı. Mesela Bulgar Ekzarhlığı 1870 yılında, Bulgar Bilimler Akademisinin öncüsü olan Bulgar Edebiyatı Derneği ise daha 1869 yılında kuruluyor. Burada ülkenin birçok bölgesinde açılan okulları da unutmamak gerek. Bütün bunlar da bizim, maneviyat ve özgürlük arayışımızın bir göstergesidir. Bağımsızlığın ilan edilmesiyle bütün bu fikirler zirveye ulaşıyor. Tüm Bulgarlar için bu büyük bir gündür, çünkü bu bayrama giden ilk adım Bulgar Prensliğinin Doğu Rumeli i ile birleşmesidir. Ancak ulusun birleşmesi tam bir bütünlük olması açısından bağımsızlık şart”
Daniel Dinev, Mimarlık ve İnşaat Üniversitesi öğrencisi. Kişisel açıdan bağımsız olmak için hiç bir nedenin olmadığını paylaşıyor ve bağımsızlığı ancak bir tarih ve siyaset kategorisi olduğunu düşünüyor:
“Ben mali açıdan, bu ülkedeki kurallara, üniversiyete bağımlıyım. Bağımlı olmak daha yüksek pozisyonlardakilerin aldığı kararlarını göz önünde bulundurmak demektir. Bizler, ne kadar çabalarsak çabalayalım, değişiklik yapma hakkına ve imkanına sahip değiliz. Birçok usulsüzlüğe ceza olmamasına bağımlıyız ve bunu da hesaba katmak zorundayız. Yargı sistemi iyi çalışmıyor, hukuk senden yana olsa da, yargı sistemi seni adil bir şekilde savunmuyor ve böylecebirisinin öznel çıkarları ve kararlarına bağımlı oluyorsun.”
4. sınıf üniversite öğrencisi Gabriela İvanova’ya göre, kişiliği ve kişisel değerler, insanı bağımsız yapıyor. Gabriela, “Eğitim boyunca mevcut koşullarla uzlaşmak zorundayız”diye düşünüyor, ancak zorlukların insanı sınadığını ve geliştirdiğine inanıyor. Gabriela’nın sözlerine göre, “yenilikçilerin bağımsızlıkları için yüksek bedel ödediklerine rağmen, bağımsız olmak, eski modellerin takipçisi değil de yeni dünyaları yaratmak demektir”.
Stara Zagora’dan üniversite öğrencisi Ani Diklövska “Bağımsızlık, Bulgaristan’daki gençlerin ana değerlerinden biri haline gelmeli” diyor ve devam ediyor:
“Bu, kendilerine daha fazla güvenmeleri, haklarını tanımalı ve bu hakları savunmaları gerektiği anlamına geliyor. Gençler ve öğrenciler ekonomik açıdan anne babalarına bağımlıdır, fakat gençlerin çalışabilmeleri, kendi ayakları üzerinde durabilmeleri ve kendilerini daha özgür hissedebilmeleri için, devlet gerekli şartları sağlamalıdır.”
Üniversite öğrencisi Georgi Georgiyev’e göre, Bağımsızlık Günü, günlük hayatımızdan kopabilmek, sorunlarımızı unutabilmek ve “daha kötüsü da olabilir” düşüncesini hatırlamak için, en önemli bayramlardan biridir. Georgi “Herkes kendini bağımsız olarak kabul etmesinde özgürdür, yeter ki diğerlerine engel olmasın” fikrini öne sürüyor.
Fotoğraflar: Gergana Mançeva ve BGNES
Çeviri: Şevkiye Çakır
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.
Ortodoks Kilisesi, 20 Aralık’ta Aziz İgnatius gününü kutluyor. Bulgarların halk takviminde İgnajden olarak adlandırılan bu günde Meryem ananın doğum sancılarının başladığına inanılıyor. Bu inanış “İganjden’den Noel’e kadar Meryem ana acı çekti”..
Kelime anlamı itibarıyla “dönmek, geri dönüş, dönüş yapmak, rücu etmek” anlamlarına gelen tövbe kavramı, dinî literatürde mezmûm/zemmedilen, yerilen, kötü ve olumsuz şeylerden vazgeçip övülen, güzel ve olumlu şeylere yönelmek şeklinde tarif edilmektedir...
Ortodoks Kilisesi, 20 Aralık’ta Aziz İgnatius gününü kutluyor. Bulgarların halk takviminde İgnajden olarak adlandırılan bu günde Meryem ananın doğum..
Cuma öğleden sonra dini konulardaki sohbetimizde Vedat Ahmet ile birliktesiniz.